< Hakimiyyet (Kayıtsız ve Şartsız) Allahın'dır.> Yusuf/40
Tefsir Dersleri.1- / < 1-15 >kadar.
MUHTASAR
TEFSİR DERSLERİ - 1-
( KISA VE ÖZ )
م٠هارون ابوانصار العينتابي
www.tevhidi-hakikat.de
بسم الله الرحمن الرحيم
المقدمة
الحمد لله وحده والصلاة والسلام على عبده ورسوله نبينا محمد وعلى آله وأصحابه
* ومن تبعهم باحسان إلى يوم الدين
TAKDİM
Besmele,hamdele ve selveleden sonra;
Elinizdeki bu küçük eser,Almanyanın bir şehrindeki küçük bir mescidde muvahhid kardeşlerle
birlikde 14 günde bir yaptığımız tefsir ve hadis derslerimizinden oluşan bir kitapcıkdır.
Derslerin içeriği hakkında kısa bir açıklamada bulunmadan önce,derslerimize katılan değerli
kardeşlerimi,özellikle otuz,kırk ve hatta altmış kilometre gibi uzak mesafeleri kat'ederek
derslere devam eden kardeşlerimi bu ve benzeri fedakarlıkları gösterdiklerinden dolayı tebrik ve takdir eder Allahu tealadan ecir ve mulafatlandırılmalarını dilerim.
Ayrıca,gerek vekaleten dersleri yürütmek ve gerekse dersleri yapmaya imkan sağlamak sure tiyle hiçbir yardımını esirgemeyen mescidin imamı Vehbi Hoca kardeşimede teşekkürü üzerime bir borç bilmekteyim.
Bu girişten sonra; Zamanımızın ve asrımızın problemlerine (Tevhid,şirk,amel,itikad gibi)
adeta bire bir işaret eden ve aynı zamanda çare ve reçetesini sunan ayeti kerimelerin ve hadisi şeriflerin tefsir ve mutealasını yapmağa gayret etdik.Elbetdeki ayeti kerime ve hadisi şerifler
bunlardan ibaret değil.Biz sadece bir ve birkaçını almakla yetindik.Bu kitabcıkdaki zikredilen
açıklamalar yine çok muhtasar bir şekilde ele alınmıştır.Geniş tefsir ve açıklalama lar ders esnasında karşılıklı muteala vari bir uslubla işlenmişdir.Böyle kitabcık halinde takdim etme düşüncesi bizde
sonradan oluştuğundan,derslerle alakalı elli tane hadisi şerifi ve hadis ilmine dair bazı notlarla
birlikde birde zamanımızın en büyük şirki durumunda olan Demokrasi ve onun vaz geçilmez birer
parçaları olan partiler hakkında bir uyarı yazısını ayrıca ilave etmek durumunda kaldık.Hazırlarken,
yazarken hata yapmamaya gayret ettiysekde,hatadan hali oldugunu söylemek en büyük hatamız olur. Allahu tealadan mağfiret,mümin kardeşlerimden anlayış ve dualarını beklerim. Allah resulunun (s.a.v);
مَنْ دَلَّ عَلَى خَيْرٍ فَلَهُ مِثْلُ اَجْرِ فَاعِلِهِ '' مسلم ''“Bir iyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır.”hadisi şerifinden hareket ederek ve gayrete gelerek,bu dersleri yapma ğa ve yine böylece derleyip bir kitapcık halinde takdim etmeğe karar verdik.
Alimi mutlak olan rabbimden dua ve temennim bu küçük eserden müsman kardeşlerimin
istifade etmeleri ve bizimde bu ecirden payidar olmamızdır.Amin.
وما توفيقي الا با الله عليه توكلت وهو رب العرش العظيم
م٠هارون ابوانصار العينتابي
M.Harun ebu Ensar el-Ayıntabi
20. Zilhicce/1430 -Aralık/ 2009 m.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
DERS-1- ALLAHA,RESULUNA VE ULUL'EMRE İTAATIN FARZ OLDUĞU.İHTİLAF ANINDA
KUR'AN VE SÜNNETE BAŞVURMANIN İMANIN BİR GEREĞİ OLDUĞU.
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اَطِيعُوا اللهَ وَاَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى اْلاَمْرِ مِنْكُمْ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ فِى شَىْءٍ فَرُدُّوهُ
Nisa/ 59 * اِلَى اللهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلاَخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْوِيلاً
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasulüne itaat edin ve sizden olan ulul emirlerede itaat edin; ve herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve peygambere götürün, eğer Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız. Bu sizin için en hayırlısıdır ve sonuç olarak ta en iyisidir. ( Nisa/ 59 )
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اَمَنُوا بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُوا
Nisa/ 60 * اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُوا اَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Sana indirilene ve senden önce indirilenlere, inandıklarını iddia eden ama öte yandan, tagutlarin önünde, mahkeme olmayı iste-yenleri görmedin mi? Oysa onu inkâr etmeleri buyrulmuştu. O Şeytan da onları bir daha dönemeyecekleri kadar uzak bir sapıklıkla büsbütün sapıtmak ister. ( Nisa / 60 )
HADİSİ ŞERİFLER
(صحيح) وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
- من كذب علي متعمدا فليتبوأ مقعده من النار - رواه البخاري ومسلم وغيرهما
*Resulu ekrem (s.a.v) buyurduki:" Kim kasden bana yalan isnad ederse,cehennemdeki yerine
hazırlansın". (Muttefakun-aleyhi)
وعنْ سَمُرَةَ رَضِيَ الله عَنْهُ قالَ: قالَ: رَسُولُ الله : مَنْ حَدَّثَ عَنِّي بِحَدِيثٍ يَرَى أَنّهُ كَذِبٌ، فَهُوَ أَحَدُ
الكَاذِبِيْنَ : رواه ومسلم
* Resulu ekrem (s.a.v) buyurduki:"Kim yalan oldugunu bildigi halde bemden bir hadis rivaye
ederse,o yalancılardan biriside o dur." ( Imam Müslim )
:عَنْ عَلِيٍّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ
" لَا طَاعَةَ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ إِنَّمَا الطَّاعَةُ فِي الْمَعْرُوفِ "
Resulullah (s.av) buyurduki:" Allaha isyan hususunda hiç bir kişiye itaat yoktur .
Itaat ancak maruf olan şeylerde'dir." (Imami Malik
DERS-2- HZ.PEYGAMBERİ HAKEM EDİNMEK VE ONUN VERMİŞ OLDUĞU HÜKME
TEREDDÜTSÜZ TESLİM OLMAK/ O, ASLA HEVA VE HEVESDEN KONUŞMAZ
Necim/3-4 *وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَى *, اِنْ هُوَ اِلاَّ وَحْىٌ يُوحَى
-Peygamber (s.a.v) asla kendi heva ve hevesinden konuşmaz.O’nun size aktardığı sözler, kendisine
indirilen ilâhî haberden başka birşey değil'dir." Necim/3-4
فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِى اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ
Nisa/ 65 * وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Hayır hayır, Rabbine andolsun ki onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda sen peygamberi hakem yapmadıkça ve sonra senin ka-rarına, kalplerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça gerçekten inanmış olmazlar .Nisa/65
HADİSİ ŞERİFLER
عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ : « تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ، لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَكْتُمْ
بِهِمَا : كِتَابَ اللَّهِ، وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:"Size iki şey bırakıyorum,onlara sarıldıgınız müddetce asla
delalete düşmezsiniz,Allahın kitabı ve benim sünnetlerim." (Imam Malik)
DERS- 3- HZ.KUR'ANDA NAMAZ, ORUC VE HAC
NAMAZ:
Nisa/103 * فَاَقِيمُوا الصَّلوَةَ اِنَّ الصَّلوَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا.............
-Namazı tam ve dosdoğru kılın,muhakkak namaz müminler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
ORUC :
Bakara/183 * يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
--Ey iman edenler,oruc sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizlerin üzerinede farz kılındı.Taki korunasınız.
Bakara/185 ..........فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ........
-" İçinizden kim o aya (ramazan ayina) erişirse onu (orucu) tutsun." Bakara/185
HACC :
وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللهَ غَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ ........
Ona yol bulabilen herkesin kabeyi haccedmesi,Allahın insanlar üzerindeki bir hakkı'dır.(A.Imran/ 97
HADİSİ ŞERİFLER
وعنِ ابنِ عُمرَ رضيَ الله عنهمَا قالَ: قالَ رسولُ الله : بُنِيَ الإسلامُ عَلى خَمْسٍ: شَهَادَةُ أَنْ لا
إلهَ إلاَّ الله، وَأَنَّ مُحَمَّداً رسولُ الله، وإقامِ الصَّلاةِ، وَإيتاءِ الزكاةِ، وَحَجِّ البَيْتِ، وَصَوْمِ رَمَضَانَ .
Allah resulu (s.av) buyurduki:" Islam beş temel üzerine bina edilmiştir;Allahdan başka ilah olmadığına
ve Hz.Muhammedin onun kulu ve resulu olduguna şahadet etmek,namazı kılmak,zekatı vermek,hacca
gıtmek ve ramazanda oruc tutmak." (Muttefakun-aleyhi )
أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال :
(وصلوا كما رأيتموني أصلي،) (رواه البخاري )
-Resulu ekrem buyurduki:" Beni nasıl namaz kılarken g.rdüyseniz o şekilde kılın."(Muttefakun)
وعنْ أَبي هُرَيْرَةَ، رضيَ الله عَنْهُ، عَنِ النَّبِيّ
قالَ: صُوْمُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فإن غَبِىَ عَليكم، فَأَكْمِلُوا عِدَّةَ شَعْبَانَ ثَلاثينَ
(رواه البخاري ومسلم )
Resulullah (s.a.v) buyurduki:" Hilali g.rdüğünüzde oruc tutun,yine hilali g.rdüğünüzde iftar edin.
عن أبي هريرة. قال: خطبنا رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال
." أيها الناس ! قد فرض الله عليكم الحج فحجوا
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:"Ey insanlar,Allah (cc) üzerinize haccı farz kılmıştır.Hacc görevini
yerine getirin." ( Imam Müslim )
DERS-4- ALLAH RESULUNA ( S.A.V) TABİ OLMAK,ONA ITAATIN IMANIN GEREĞİ OLDUĞU.
A.İmran/31*قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ *
De ki, ey peygamber! “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin, zira Allah çok affeden ve çok acıyandır. ( Ali Imran/31 )
Hasir/7 * وَمَآ اَتَيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللهَ اِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ. ....
-Peygamber size ne verdiyse onu alın,sizi neyden sakındırmışsa ondan uzak durun.Allahdan korkun.
Şüphesiz Allahın azabı şiddetlidir. ( Hasir/ 7 )
Nur/ 63 * فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ اَمْرِهِ اَنْ تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ اَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ ........
Peygamberin emrine aykırı davrananlar,kendilerine bir belanın çarpmasından,yahut onlara acı bir
azabın uğramasından sakınsınlar.( Nur/ 63 )
HADİSİ ŞERİFLER
(صحيح) وعن أنس رضي الله عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
(من رغب عن سنتي فليس مني )
Hz.Enes (r.anh) dan rivayeten resulu ekrem buyurduki:Kim benim sünnetimden yüz çevirirse
benden değildir. ( Muttefakun aleyh )
وَعَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ الله عَنْهَا قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ الله : مَن عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدّ .
(رواه البخاري ومسلم )
Aise (r.anha) rivayeten,resulullah (s.a.v) buyurduki:"Kim bizim emretmedigimiz bir amel işlerse o
ameli reddolunur." (Muttefakun aleyhi )
عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ : « تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ، لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَكْتُمْ
بِهِمَا : كِتَابَ اللَّهِ، وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:"Size iki şey bırakıyorum,onlara sarıldıgınız müddetce asla
delalete düşmezsiniz,Allahın kitabı ve benim sünnetlerim." (Imam Malik)
DERS-5- HZ.KUR'ANDA İLMİN VE ÜLEMANIN DEĞER VE EHEMMİYYETİ
Zümer/9 * قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا اْلاَلْبَابِ ......
"Deki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bu gerçeği ancak kavrama yeteneği olanlar anlar ve hatırlarlar.”
*Nahl/43 * وَمَا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلاَّ رِجَالاً نُوحِى اِلَيْهِمْ فَسْئَلُوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ "
" Andolsun,senden öncede kendilerine vahyetmekte olduğumuz insanlardan başkasını göndermedik. Şayet bilmiyorsanız ,zikir ehlinden ( bilenlerden) sorun." Nahl/43
.Fatir/28 * اِنَّمَا يَخْشَى اللهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَؤُا اِنَّ اللهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ.........
" Allahdan,kulları arasında ancak ulema hakkıyla korkarlar."
HADİSİ ŞERİFLER
(صحيح) وروي عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
" طلب العلم فريضة على كل مسلم" .
. Resulu ekrem(s.a.v)buyurduki;" Ilim taleb etmek (.ğrenmek) her müslümana farzdır."
(Ibni Mace,Tirmizi ve digerleri)
وعن عثمانَ بنِ عفانَ قالَ: قالَ رسولُ الله : خَيركُم مَنْ تَعَلَّمَ القُرْآنَ وَعَلَّمهُ . (رواه البخاري ومسلم
(Resulu ekrem (s.a.v) buyurduki" En hayırlınız,kur'anı öğrenen ve ögreteniniz'dir." (Buh ve Müslim
DERS- 6- HELAL VE HARAM KILMA YETKİSİ YALNIZCA ALLAHA (c.c) MAHSUS OLDUĞU
وَلاَ تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلاَلٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللهِ الْكَذِبَ اِنَّ الَّذِينَ
Nahl/ 116 * يَفْتَرُونَ عَلَى اللهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ
" Kendi dillerinizin uydurmasıyla Allah’a iftira ederek, “Bu helaldir, şu haramdır” demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan
düzenler asla kurtuluşa eri-şemezler." Nahl/ 116
HADİSİ ŞERİFLER
وعن النُّعمانِ بنِ بَشيرٍ قال: سَمِعْتُ رسُولَ الله يقُولُ: إنَ الحَلاَلَ بيِّنٌ، وإنَّ الحَرَامَ بيِّنٌ، وَبَيْنَهُما
مُشْتَبِهاتٌ لاَ يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ، فَمَنِ اتَقى الشُّبهاتِ، اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وعِرْضِهِ
(رواه البخاري ومسلم )
Resulullah buyurduki:" Helal belli haram bellidir.Bu ikisi arasında bazı şüpheli şeyler vardır.Insanların
çoğu onları bilmezler.Kim şüphelilerden kaçınırsa dinini ve ırzını korumuş olur. (Buh,Müs.)
DERS-7 - HZ.KURANDA ABDEST-ĞUSUL- TEYEMMÜM VE HÜKÜMLERİ
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلوَةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا
بِرُؤُسِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضَى اَوْ عَلَى سَفَرٍ اَوْ جَاءَ اَحَدٌ
مِنْكُمْ مِنَ الْغَائِطِ اَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ
وَاَيْدِيَكُمْ مِنْهُ مَا يُرِيدُ اللهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلَكِنْ يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ
Maide/ 6 * تَشْكُرُونَ
Ey iman edenler! Namaz kılacağınız zaman yüzlerinizi, dirsek-lerinize kadar ellerinizi; ve başlarınıza meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer boy abdestini gerektirecek bir halde iseniz guslediniz. Eğer has-ta iseniz veya seyahatte iseniz, yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz veya ka-dınlarınızla cinsî birleşme yapmışsanız ve bu halde de su bulamamışsanız, o zaman temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve size olan ni-metini tamamlamak istiyor ki, şükredenlerden olasınız.
HADİSİ ŞERİFLER
, عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ
( قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ { وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ مِنْ النَّارِ
Resulu ekrem (s.a.v)buyurduki) :Ateşten çekeceklerinden dolayı topukların vay haline!
(Muttefakun-aleyhi)
عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا تَقُولُ جَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالَ وَجِّهُوا هَذِهِ الْبُيُوتَ عَنْ الْمَسْجِدِ فَإِنِّي لَا أُحِلُّ الْمَسْجِدَ لِحَائِضٍ وَلَا جُنُبٍ - - أَبُو دَاوُد
Hz.Aise (r.anha)den,resulullah (s.a.v) buyurduki;"Hayızlının ve cünübün mescidlere girmesini helal görmem." ( Ebu Davud/Hasen )
عن بلال قال رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يمسح على الخفين
Hz.Bilal (r.anh) dediki;"Ben resulullahı (sav)mestlerinin üzerine mesh ederken g.rdüm.
( Muttefakun-aleyhi )
عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ الْيَمَانِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ { كُنْتُ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَبَالَ ، وَتَوَضَّأَ
، وَمَسَحَ عَلَى خُفَّيْهِ
Huzeyfe ibni Yeman dediki:Ben Hz.Peygamberle beraber idim,ufak su dan sonra abdest aldı ve
mestleri üzerine mesh etdi.( Muttefakun aleyh)
DERS-8- TAĞUTLARI REDDETME İMANIN BİR ŞARTI,ONLARA ITAATIN BİR IBADET OLDUĞU
لآ اِكْرَاهَ فِى الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الغَىِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ
Bakara/256 * بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لاَ انْفِصَامَ لَهَا وَاللهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Dinde zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Artık kim tâğûtu tanımayıp da Allah 'a iman ederse o, muhakkak ki kopması olmıyan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah Semî'dir, Alîm'dir.
Zümer/ 17 * وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُوآ اِلَى اللهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ
" Tağuta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı. "
HADİSİ ŞERİFLER
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ حُجِبَتِ النَّارُ بِالشَّهَوَاتِ وَحُجِبَتِ الْجَنَّةُ بِالْمَكَارِهِ .
Resulu ekrem (s.a.v)buyurduki:" Cehennem şehevi arzularla,cennet ise nefsin kerih g.rdügü şeylerle
perdelendi." ( Muttefakun-aleyhi )
DERS-9- ALLAHU TEALANIN ŞİRKİ ASLA BAĞIŞLAMADIĞI ( TEVBE VE İMAN ETMEDİKCE )
اِنَّ اللهَ لاَ يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا Nisa/116
Elbette Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim Allah 'a şirk koşarsa işte o, çok uzak bir dalâlete düşmüş olur.(Nisa,116)
En'am/82 * اَلَّذِينَ اَمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا اِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُولَئِكَ لَهُمُ اْلاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ
Îman edenler, bununla beraber imanlarını zulümle bulaştırmıyanlar var ya; işte onlardır ki emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar hidayete ermişlerdir.( En'am/82)
HADİSİ ŞERİFLER
وعن ابنِ مسعودٍ قالَ: قالَ رسُولُ الله: الجنةُ أَقْرَبُ إلى أَحَدِكُمْ مِنْ شِرَاكِ نَعْلِهِ، وَالنَّارُ مِثْلُ ذلِكَ
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:" Cennet sizden herbirinize ayakkabılarınızın bağından daha yakın
.dır,cehennemde hakeza." (Imam Buhari )
DERS-10- MÜŞRİKLERE DUA ETMENİN ,ONLARIN CENAZE NAMAZLARINI KILMANIN YASAK
VE HARAM OLDUĞU.
مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَالَّذِينَ اَمَنُوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُوا اُولِى قُرْبَى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ
* اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Allah’tan başkalarına ilahlık yakıştıran kimselerin cehennemlik oldukları besbelli olduktan sonra, yakın akrabalar olsa bile, onların bağışlan-malarını dilemek, artık ne peygambere, ne de iman edenlere yakışır. ( Tevbe/113 )
وَلاَ تُصَلِّ عَلَى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَدًا وَلاَ تَقُمْ عَلَى قَبْرِهِ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ
Onlardan ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma. Kabrinin başında da durma. Çünkü onlar, Allah'ı ve Rasûlünü İnkar ettiler ve fasıklar olarak öldüler.(Tevbe/ 84 )
HADİSİ ŞERİFLER
وَعَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ الله عَنْهُمَا، ، قَالَ ابْنُ عُمَرَ: لاَ تَحْلِفْ بِغَيْرِ الله، فَإنِّي سَمِعْتُ رَسُولُ الله، يَقُولُ
" مَنْ حَلَفَ بِغَيْرِ الله، فَقَدْ كَفَرَ أَوْ أَشْرَكَ "
Abdullah ibni .mer (R.Anhuma) dediki;"Allahın gayrısıyle yemin etmeyin,ben Allahın resulundan
(s.a.v) işittimki:"Allahın isminden gayriyle yemin eden küfretmiştir(veyahut) şirk koşmuştur."( Imam
Ahmed,Tirmizi ve digerleri)
* عَنْ اَبِى هُرَيْرَةَ اَنَّ النَّبِىَّ قَالَ: اَلرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ، فَلْيَنْظُرْ اَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ.
Allah resulu ( s.a.v) buyurduki: "Kişi dostunun dini üzeredir. O halde kimi dost edindiğinize dikkat
edin." ( Ebu Davud,Tirmizi )
DERS-11- HZ.ALLAH: İÇKİ,KUMAR,PUT VE ŞANS OYUNLARINI KESİNLİKLE HARAM KILMIŞTIR.
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَاْلاَنْصَابُ وَاْلاَزْلاَمُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ - *, اِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِى الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ
Maide/90 -91" وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللهِ وَعَنِ الصَّلوَةِ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
“Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saâdete eresiniz. Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?” Maide/90-91
1- Bakara /219.....يَسْئَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا اِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَاِثْمُهُمَآ اَكْبَرُ مِنْ نَفْعِهِمَا
2- Nisa/43.................يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا الصَّلوَةَ وَاَنْتُمْ سُكَارَى حَتَّى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ
HADİSİ ŞERİFLER
:عن عائشة. قالت : قال رسول الله صلى الله عليه
(كل شراب أسكر فهو حرام )
Aise (r.anha)dan rivayeten,Allah resulu buyurduki:” Her sarhosluk veren icecek haram'dir.” Buhari/
Müslim
<<عَنْ أبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ : « مَنْ لَعِبَ بِالنَّرْدِ فَقَدْ عَصَى اللَّهَ وَرَسُولَهُ
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:”Tavla oynayan,Allaha ve resuluna isyan etmiştir.” ( Buhari -Malik )
عن ابن بريدة، عن أبيه
(أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : ( كل مسكر حرام
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:”Her sarhosluk veren sey haram'dir.” ( Müslim )
DERS-12- İNSANLAR VE CİNLER SADEC VE SADECE ALLAHA İBADET İÇİN YATARILDIKLARI,
İBADETİN MANA VE MAHİYETİ.
Zariyat/56 * وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَاْلاِنْسَ اِلاَّ لِيَعْبُدُونِ
"Ve iyi bilin ki, ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım "
Zümer/11 *قُلْ اِنِّى اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ
De ki: "Ben, dini yalnız Allah'a tahsis ederek ibadet etmekle emrolundum“ Zümer/11
اِتَّخَذُوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا اُمِرُوا اِلاَّ لِيَعْبُدُوا اِلَهًا وَاحِدًا
Tevbe/31 * لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Rabler edindiler. Halbuki hepsine de tek ilâha kulluk etmekten başka bir şey emrolunmadı. O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
HADİSİ ŞERİFLER
: عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ؛ قَالَ:
(( قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: (( إِنَّ الدُّعَاءَ هُوَ الْعِبَادَةُ))
( Allah resulu (s.a.v) buyurduki: ” Dua bir ibadet'dir ( Tirmizi )
عَنْ مَعْقِلِ بنِ يَسَارٍ، رَضِيَ الله عَنْهُ، قالَ: قَالَ رَسُولُ الله : العِبَادَةُ في الهَرْجِ كهِجْرَة إليَّ
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:” Fitneler zamanında ibadete sarılmak, bana hicret etmek gibi'dir.”
-- Müslim ve Tirmizi --
DERS-13- DİNDEN TAVİZ VERMEK KESİNLİKLE YASAK VE HARAM KILINMIŞTIR
* وَاِنْ كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِى اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ لِتَفْتَرِىَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ وَاِذًا لاَتَّخَذُوكَ خَلِيلاً
وَلَوْلاَ اَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ اِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلاً - *, اِذًا لاَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَوةِ وَضِعْفَ
Isra/73, 74,75 * الْمَمَاتِ ثُمَّ لاَ تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا
Neredeyse sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi. O zaman seni dost edineceklerdi.
- Şayet sana sebat vermemiş olsaydık, andolsun ki az da olsa onlara meyledecektin.
Ve o zaman biz de sana hayatında kat kat azabını, ölümün de kat kat azabını tattırırdık, sanra bize karşı sana yardımcı olacak birini de bulamazdın. (Isra/ 73,74,75)
HADİSİ ŞERİFLER
وَعَنْ أبي هُرَيْرَةَ، رَضِيَ الله
عَنِ النَّبيِّ قالَ: إنَّ الْعَبْدَ لَيَتكَلَّمُ بِالكَلِمَةِ مِن رِضْوانِ الله تَعَالى ما يُلْقِي لَها بَالاً يَرْفَعُهُ الله بهَا دَرَجَاتٍ،
وَإنَّ الْعَبْدَ لَيَتكَلَّمُ بِالْكَلِمَةِ مِن سَخَطِ الله تَعَالَى لا يُلْقي لَها بَالاً يَهْوِي بهَا في جَهَنَّم
Ebu Hureyre (r.anh)dan rivayeten,resulu ekrem (s.a.v) buyur buyurduki:
"Kişi farkında olmadan Allahu tealanın rızasına uygun bir kelime konuşurda,Allah onun katındaki
derecesini yüceltir.Yine bir kul farkında olmadan Allahu tealanın gazabına uğratacak bir kelime konuşurda,
o kelime yüzünden Allah onu cehennemin dibine atar." (Buhari ve Tirmizi)
DERS-14- HAKİMİYYET ALLAHINDIR.KURAN HEM IBADET KİTABIMIZ VE HEMDE ANAYASAMIZDIR.
Nisa/105 * اِنَّا اَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا اَرَيكَ اللهُ وَلاَ تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا
Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmede-sin diye bu kitabı gerçekleri içeren bir kitap olarak indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma. ( Nisa/105 )
اِنِ الْحُكْمُ اِلاَّ لِلَّهِ اَمَرَ اَلاَّ تَعْبُدُوا اِلاَّ اِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ........
Hüküm ancak Allah'ındır. O kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din İşte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.( Yusuf,40 )
فَلاَ تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلاَ تَشْتَرُوا بِاَيَاتِى ثَمَنًا قَلِيلاً وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا اَنْزَلَ اللهُ فَاُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُون (Maide/44)
Insanlardan korkmayin benden korkun ve benim ayetlerimi azbir dünya menfaati karsiliginda sat
mayin.Kim Allahin indirdigi (kitabiyla) hükmetmezse iste onlar kafirlerin ta kendileri'dirler.
-Maide/44-
Maide/45 * وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا اَنْزَلَ اللهُ فَاُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ........
Maide/47 *وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا اَنْزَلَ اللهُ فَاُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ............
HADİSİ ŞERİFLER
عَنْ ابِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ يَقُولُ مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ
يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ اْلاِيمَانِ
Ebu Said el Hudri (r.an);resulullahın (s.a.v)şöyle buyurduğunu işittim:”
“ Kim bir münkerin işlendiğini görürse onu eliyle men etsin (mani olsun,degiştirsin),gücü yetmezse
diliyle men etsin,şayet bunada gücü yetmiyorsa kalbiyle (bugz edip,reddetsin)ki buda imanın en zayıf
olanı'dır. “ ( Imam Müslim )
DERS-15-MÜMİNE YAKIŞAN VE YARAŞAN DOSDOĞRU OLMAK,HERZAMAN İSLAMIN HAKİKATLARINI
KETMETMEDEN AÇIK VE NET BIR ŞEKİLDE SÖYLEMEKTİR.
فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْا اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ - *, وَلاَ تَرْكَنُوا اِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا
Hud /112-113 * فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ اَوْلِيَاءَ ثُمَّ لاَ تُنْصَرُونَ
" Artık sen de, beraberindeki tevbe edenler de emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz O, bütün yaptıklarınızı çok iyi görür.112,Bir de zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş dokunur. Zaten sizin Allah'tan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra size yardımcı da olunmaz.“113
Hicir /94-95 * فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ - *, اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ
" Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir. O alaycılara karsi biz sana yeteriz".
HADİSİ ŞERİFLER
( عَنْ اَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ عَنِ النَّبِىِّ قَالَ: اَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةُ عَدْلٍ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ. ( أبو داود
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “En üstün cihâd zâlim
olup haksızlık yapan devlet idarecisine gerçeği söylemektir.” (İbn Mâce, Fiten: 5-Tirmizi-Ebu Davud)
" قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : " قل الحق وإن كان مرا
رواه أحمد والطبراني وابن حبان في صحيحه والحاكم واللفظ له وقال صحيح الإسناد
- Esved bin Esrem (r.a)“ Ben resulullaha bana nasihatda bulunurmusun“dedim ,Resulu ekrem (s.a.v)
bana:“ Daima hakkı söyle velevki acıda ( zorda) olsa.“buyurdu.
( Imam Ahmed,Tabarani,Hakim,Ibni Hibban )
DERS-16- İSLAMDA İKRAH VE TAKİYYE / MANA,MAHİYET VE ŞARTLARI
مَنْ كَفَرَ بِاللهِ مِنْ بَعْدِ اِيمَانِهِ اِلاَّ مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِاْلاِيمَانِ وَلَكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا
Nahl/ 106 * فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan müstesna olmak üzere, kim imandan sonra Allah'ı inkar eder ve küfre göğüs açarsa, işte Allah'ın gazabı onların üzerinedir ve onlar için çok büyük bir azab da vardır.“ Nahl/106
لاَ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ اَوْلِيَآءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللهِ فِى شَىْءٍ اِلاَّ اَنْ
تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَيةً ....... *A.Imran/28
Müminler müminleri bırakıp kâfirleri veli (dost) edinmesin. Kim bunu yaparsa Allah'a dostluğu kalmaz. Meğer ki onlardan gelecek bir zarardan korunmuş olasınız. Allah size kendisinden sakınmanızı emrediyor. Nihayet dönüş Allah'adır. ( A.Imran / 28 )
HADİSİ ŞERİFLER
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ بَادِرُوا بِاْلأَعْمَالِ الصَّالِحَةِ فَسَتَكوُنُ فِتَنٌ كَقِطَعِ اللَّيْلِ
الْمُظْلِمِ يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِنًا وَ يُمْسِي كَافِرًا وَ يُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا يَبِيعُ دِينَهُ بِعَرَضٍ مِنَالدُّنْيَا
Ebu Hüreyre'den (r.a) rivayet edildiğine göre, RasûlülIah (s.a) şöyle buyurmuştur: "Hayırlı işler
yapmakta acele ediniz! Yakında karanlık gece parçaları gibi fitneler olacaktır. Kişi mü'min olarak
sabahlar, kâfir olarak geceler, yine mümin olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. Çünkü dünya malı
karşılığında dinini satar". (Müslim rivayet etmiştir).
عَنْ عَدِيِّ بْنِ حَاتِمٍ قَالَ: سَمِعْتُ النَّبِىَّ يَقُولُ: " اتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ " مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ
Adiyy b. Hâtim'den (r.a) Nebi'yi (s.a) ş.yle derken işittim, dediği rivayet edilmiştir: Buyurdular ki:
"Yarım hurma ile de olsa, cehennemden sakınınız". (Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir)
DERS-17- İSLAMA DAVET ETMEK, DAVETCİDE BULUNMASI GEREKEN VASIFLAR
Fussilet/ 33 * وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَآ اِلَى اللهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّنِى مِنَ الْمُسْلِمِينَ
-"Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: "Şüphesiz ki ben müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir." (Fussilet-33)
Yasin/ 17 * وَمَا عَلَيْنَآ اِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ *
" Bizim üzerimize -gereken ise- apaçık bir tebliğden başka birşey değildir."
بسم الله الرحمن الرحيم
Kasas/ 56 * اِنَّكَ لاَ تَهْدِى مَنْ اَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللهَ يَهْدِى مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
"Şüphesiz sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Fakat Allah dilediğini hidayete erdirir. O hidayete erecekleri çok iyi bilir."( Kasas-56 )
HADİSİ ŞERİFLER
وعن أَنس عن النبى قال: يَسِّرُوا وَلا تُعَسِّرُوا. وَبَشِّرُوا وَلا تُنفزوا مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ
Enes'den (r.a) Rasülullah'in (s.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kolaylaştırinız,
zorlaştirmayıniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz". (Bu-hârî ve Müslim rivayet etmiştir).
عَنْ اَبِى مَسْعُودٍ عُقْبَةَ بْنِ عَمْرٍ اْلأَنْصَارِىِّ قَالَ: قَالَ رَسُولُ الله مَنْ دَلَّ عَلَى خَيْرٍ فَلَهُ مِثْلُ اَجْر فَاعِلِهِ
رواه مسلم
Ebu Mesud'dan rivayeten; resulu ekrem(s.a) s.yle buyurdu:“Bir iyiliğe .ncülük eden kimseye o iyiliği
yapanın ecri gibi sevap vardır.” ( Müslim, İmâre 133. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 115; Tirmizî, İlim 14 )
( وعن علي رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]حَدِّثُوا النَّاسَ بِمَا يَعْرِفُونَ أتُحِبُّونَ أنْ يُكَذَّبَ اللّهُ وَرَسُولُهُ (رواه البخار
Hz. Ali (radıyallahu anh) demiştir ki: "İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Allah ve Resulünün
tekzib edilmelerini ister misiniz?" [Buhârî, İlm 49.][
DERS-18- İMANDAN SONRA MUTLAKA İMTİHANLARDAN GEÇİLECEĞİNİN BİLİNCİNDE OLMAK
الم - , اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُوا اَنْ يَقُولُوا اَمَنَّا وَهُمْ لاَ يُفْتَنُونَ - , وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ
Ankebut /1,2,3 * فَلَيَعْلَمَنَّ اللهُ الَّذِينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبِينَ
Elif. Lâm. Mîm.
İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İ-man ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini misandılar?
Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. ( Ankebut/ 1,2,3 )
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَآءُ وَالضَّرَّآءُ وَزُلْزِلُوا
Bakara/ 214 * حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ اَمَنُوا مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللهِ اَلآ اِنَّ نَصْرَ اللهِ قَرِيبٌ
Yoksa siz, sizden önce geçenlerin başlarına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntılar gelip çattı ve sarsıldılar ki, peygamber, beraberindeki mü'minlerle birlikte "Allah 'in yardımı ne zaman? " diyordu. Gözünüzü açın, Hiç kuşkusuz A ilah 'in yardım ı çok yakındır ( Bakara/ 214 )
HADİSİ ŞERİFLER
وعن كَعْبِ بنِ عِيَاضٍ ، قالَ سمعتُ رسولَ الله ، يقول: إنَّ لكلِّ أمَّةٍ فِتْنَةً، وَفِتْنَةُ أُمَّتي المَالُ.
ترمذي
Ka’b b. Iyaz (r.a.)’den rivâyete g.re, Rasûlullah (s.a.v.)’den ş.yle derken işitmiştir: “Her ümmetin bir
fitnesi vardır, benim ümmetimin fitnesi ise maldır.” (İbn Mâce, Fiten: 18)Tirmizi
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قاَلَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ مَنْ يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُصِبْ مِنْهُ مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ
Ebu Hüreyre (ra) Rasülüllah'ın (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor "Allah her kime hayır
dilerse, onu musîbete uğratır). (Buhâri rivayet etmiştir).
وعنه قال: قال رسول الله : الدُّنْيَا سِجْنُ المُؤْمِنِ وَجَنَّةُ الكَافِرِ رواه مسلم
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dünya; mü’min için bir
hapishane, kafir için ise bir Cennettir.” (İbn Mâce, Zühd: 3; Müslim, Zühd: 1/Tirmizi)
DERS-19- KİTABIN BİR KISMINA İNANIP,BİR KISMINIDA İNKAR EDENLERİN VASIF VE AKİBETLERİ
اَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَآءُ مَنْ يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنْكُمْ اِلاَّ خِزْىٌ فِى الْحَيَوةِ الدُّنْيَا....
Bakara/ 85 * وَيَوْمَ الْقِيَمَةِ يُرَدُّونَ اِلَى اَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Yoksa siz, kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatın-da rezillik ve kepazelik, ahirette de acıklı azaptan başkası değildir. Allah yap-tıklarınızı bilmez değil ki. ( Bakara / 85 )
Hicir/ 91 * اَلَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْاَنَ عِضِينَ
"Onlar Kur'an'ı (bir kısmına iman edip bir kısmına iman etmeyerek) parçalara böldüler"
HADİSİ ŞERİFLER
عن أبي هريرة أنَّ رسولَ الله قال: آيَةُ المُنَافِقِ ثَلاثٌ: إذا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإذَا وَعَدَ أَخلَفَ، وَإذا اؤْتُمن خَانَ
Ebu Hureyrede ( r.a) rivayeten,resulu ekrem buyurduki:“ Münafıkın alameti üçtür: Konuştuğu vakit
yalan söyler,söz verir sonrada verdigi sözünde durmaz,kendisine bir emanet verildiğinde ona ihanet
eder.“ (Muttefakun aleyh )
DERS- 20- ŞER'İ MAHKEMEYE İCABET ETMENİN ÖNEMİ,AKSİNİ YAPANLARIN ŞER'İ HÜKÜMLRİ
وَاِذَا دُعُوا اِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ اِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ مُعْرِضُونَ - , وَاِنْ يَكُنْ لَهُمُ الْحَقُّ
يَأْتُوآ اِلَيْهِ مُذْعِنِينَ - , اَفِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَمِ ارْتَابُوآ اَمْ يَخَافُونَ اَنْ يَحِيفَ اللهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُ
بَلْ اُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ - , اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ اِذَا دُعُوا اِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ
(Nur/ 48-49-50-51) * بَيْنَهُمْ اَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
- Aralarında hüküm vermek için onlar, Allah’a ve Rasû-lü’ne çağrılsa, onlardan bir gurup hemen yüz çevirir. Eğer gerçek kendile-rinden yana olursa boyun eğerek kabul ederler. Bunların kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa bunun ilâhî bir mesaj olduğundan şüphe mi ediyorlar? Yahut Allah ve elçisinin kendilerine haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır, kendilerine haksızlık yapanlar, onların kendileridir.
Aralarında ilâhî kitap hüküm versin diye, Allah’a ve O’nun el-çisine çağırıldıkları zaman, mü’minlerin söyleyeceği tek söz, işittik ve itaat ettik olmalıdır. Gerçek kurtuluşa erenler, işte böyleleridir. (Nur,48,49,50,51)
HADİSİ ŞERİFLER
عن معاذٍ قالَ: قالَ رسوُلُ الله : مَنْ كَانَ آخِرَ كَلامِهِ لا إلهَ إلاَّ الله دَخَلَ الجَنَّةَ . الدارقطني
Hz.Muaz ( r.anh) dan rivayeten,resulu ekrem (s.a.v.)buyurduki:"Kimin son s.zü Lailahe illallah
olursa o kişi cennete girer." ( Darekudni)
وَعَنْ أبي مُوسَى رَضِيَ الله عَنْهُ قَالَ: قُلْتُ: يا رسُولَ اللهِ أيُّ المُسْلِمِينَ أفْضَلُ ؟ قَالَ: مَنْ سَلِمَ
المُسْلِمُونَ مِن لِسَانِهِ وَيَده . مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ
Ebu Musa (r.an)dan rivayeten kendisi resulu ekreme (s.a) "Ya resulallah (a.s) ,en faziletli müslüman
kimdir?" diye sor dum. Allah resulu (s.a) cevaben:"Müslümanların kendisinin elinden ve dilinden
emin oldukları kişidir"buyurdu. (Muttefakun aleyhi)
DERS-21-ALLAHIN KİTABININ ALAY EDİLDİĞİ ,HAFİFE ALINDIĞI BİR MECLİSE GİRMENİN HÜKMÜ VE ŞARTI
وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذِينَ يَخُوضُونَ فِى اَيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّى يَخُوضُوا فِى حَدِيثٍ غَيْرِهِ وَاِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ
Enam/68 * فَلاَ تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَى مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
-- Ayetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanları gödüğün zaman, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir; eğer şeytan sana (bunu) unutturursa hatırladıktan sonra (hemen kalk), o zalimler topluluğuyla oturma! (Enam/68 )
وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِى الْكِتَابِ اَنْ اِذَا سَمِعْتُمْ اَيَاتِ اللهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَاُ بِهَا فَلاَ تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتَّى
يَخُوضُوا فِى حَدِيثٍ غَيْرِهِ اِنَّكُمْ اِذًا مِثْلُهُمْ اِنَّ اللهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِى جَهَنَّمَ جَمِيعًا
O size kitabda, Allah'ın âyetlerine küfredildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde, onlar başka bir konuya geçinceye kadar yanlarında oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz. " diye bildirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplıyacaktır.(Nisa/140)
HADİSİ ŞERİFLER
عَنْ جَابِرٍ قَالَ:
جَاءَ اَعْرَابِىٌّ اِلَى النَّبِيِّ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْمُوجِبَتَانِ؟ فَقَالَ مَنْ مَاتَ لاَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا
دَخَلَ الْجَنَّةَ وَمَنْ مَاتَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا دَخَلَ النَّارَ مسلم
Hz.Cabir (r.a)dan rivayeten,resulu ekrem (s.a)buyurduki"Iki şey varki gerekli kılıcıdır."Adamın birisi
sorduki:"Ya resulallah o iki şey nelerdir?"Resulullah cevaben:"Kim Allah'a herhangi bir şeyi ortak
kılmış olarak .lürse bu kimse ateşe girecektir. Kim de Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmadan .lürse o da
cennete girecektir" cevabını verdi" ( Müslim )
عن أبي بكر الصديق قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم ملعون من ضار مؤمنا أو مكر به
Hz.Ebu Bekir (r.a)dan rivayeten,resulullah(s.a):"Mümine zarar veren veya onu aldatan mel'un'dur."
buyurdu. ( Tirmizi )
عن أبي هريرة. قال:
( قال رسول الله صلى الله عليه وسلم (اليمين على نية المستحلف)
Ebu Hureyreden (r.a)rivayeten,resulullah (s.a.v) buyurduki:“Yemin,yemin ettirenin niyyetine göredir.“
Müslim
DERS-22- TAĞUTLARDAN ICTİNAB ETMEK.ONLARDAN GÖREV ALMANIN HÜKMÜ VE ŞARTLARI
Nahl/36 .......... وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِى كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولاً اَنِ اعْبُدُوا اللهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ
"Andolsun ki biz, her ümmete «Allah'a kulluk edin, Ta-ğut'tan kaçının» demeleri için peygamberler gönderdik."
قَالَ اجْعَلْنِى عَلَى خَزَائِنِ اْلاَرْضِ اِنِّى حَفِيظٌ عَلِيمٌ - , وَكَذَلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِى اْلاَرْضِ يَتَبَوَّاُ مِنْهَا
Yusuf/55-56 * حَيْثُ يَشَاءُ نُصِيبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَاءُ وَلاَ نُضِيعُ اَجْرَ الْمُحْسِنِينَ
Yûsuf "Beni bu yerin hazinelerine tayin et! Çünkü ben çok iyi koruyan ve pek iyi bilenim." dedi.
. Ve böylece Yûsuf'u orada dilediği yerde konaklamak üzere o yerde yerleştirdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfaatim zayi etmeyiz. (Yusuf/55-56)
HADİSİ ŞERİFLER
وَعَنْ أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ الله عَنْهُ، أَنَّ النَّبِيَّ قَالَ:لا يُلْدَغُ المُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ
Ebu Hureyre ( r.a)dan rivayeten,resulullah (s.a.v) buyurduki:" Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz."
( Muttefakun aleyh )
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ مِنْ حُسْنِ إِسْلاَمِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لاَ يَعْنِيهِ . ( البخاري والترمذي)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin lüzumsuz ve boş
şeyleri terk etmesi iyi bir Müslüman oluşundandır .“buyurdu.(Tirmizi,Buhari )
عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال :" من قال في القرآن بغير
علم فليتبوأ مقعده من النار * النسائي
Ibni Abbas (r.a) dediki,resulullah (s.a.v) buyurduki:“Kim bilgisi olmadığı halde kuranın ayetleri
hakkında ( kendi kafasına g.re) konuşursa cehennemdeki yerine hazırlansın.“ ( Nese'i )
DERS-23- ALLAHA VE RESULUNUN VERMİŞ OLDUKLARI HÜKÜMLERE KAYITSIZ VE
ŞARTSIZ TESLİM OLMAK İMANIN GEREĞİDİR.
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلاَ مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ
Ahzab/ 36* يَعْصِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً مُبِينًا
Allah ve Rasûlü bir şeye hükmettiği zaman ne mü'min erkekler için, ne de mü 'min kadınlar için artık işlerinde bir seçme hakkı olamaz. Kim de Allah 'a ve Rasûlü 'ne isyan ederse şüphesiz ki apaçık bir şekilde dalâlete düşmüş olur. ( Ahzab/ 36 )
Furkan / 73 * وَالَّذِينَ اِذاَ ذُكِّرُوا بِاَيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا
“Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.”
HADİSİ ŞERİFLER
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسوُلُ اللهِ نِعْمَتَانِ مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ الصِّحَّةُ وَالْفَرَاغُ. مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ
İbn Abbas'dan (r.a) rivayet edildiğine göre, Rasülullah (s.a) şöyle buyurmuştur: "İki (önemli)
ni'met vardır ki; insanların çoğu onlar hakkında aldanip kıymetini bilmemiştir: Onlar, sıhhat ve
boş vakittir". (Buhârî rivayet etmiştir )
قَالَ رَسُولُ الله : إذَا مَاتَ ابْنُ آدَمَ انْقَطَعَ عَمَلُهُ إلاَّ مِنْ ثَلاثٍ: إلا مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ، أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ
بِهِ، أَوْ وَلَدِ صَالح يَدْعُو لَهُ . مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ
Hz.Enes (r.a)den rivayeten,resulu ekrem (s.a.v) buyurduki :“ Adem oglu ölürde
amel defteri kapanır.Anacak şu üç şey müstesna; Sadaka'i-cariye,kendisinden istifade edilen ilim,birde
kendisine dua eden salih bir evlad.“ ( Muttefakun aleyh )
بسم الله الرحمن الرحيم Ders: 1-
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اَطِيعُوا اللهَ وَاَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى اْلاَمْرِ مِنْكُمْ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ فِى شَىْءٍ فَرُدُّوهُ
Nisa/ 59 * اِلَى اللهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلاَخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْوِيلاً
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasulüne itaat edin ve sizden olan ulul emirlerede itaat edin; ve herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve peygambere götürün, eğer Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız. Bu sizin için en hayırlısıdır ve sonuç olarak ta en iyisidir. ( Nisa/ 59 )
Nuzul sebebi :Imami Buhari (r.alh),ibni Abbasin bu ayeti kerime hakkinda:“ Bu ayet resulullahin (s.a.v)bir se riyyede göndermis oldugu Abdullah ibni Kays bin Adiyy hakkinda nazil olmustur.“ dedigini rivayet eder.
Ibni Kesir (r.alh):“Bu ayeti kerime delalet ediyorki,insanlarin gerek dinin usulune ve gerekse furu'una dair ihti-
lafa düstükleri her husus Allahın kitabına ve resulunun sünnetine bırakılacak'tır.„ Eger Allaha ve ahiret gününe
inanmış'sanız“ ayeti kerimenin bu kısmı;ihtilaf konularinda kitab ve sünnetin hakemligine baş vurarak bu konu
da onlara dönmeyenlerin Allaha ve ahiret gününe inanmamış olduklarına delalet eder.
Ibni Abbasdan naklen Ali ibni Ebu Talha:“ Sizden olan emir sahiblerine itaat edin“ayeti kerimesinin din ve
fikıh alimlerinin kasdedildigini söylemiştir.Mucahid,Ata,Hasan el Basri ve Ebul Aliye'de ayni görüste olup bu
ayetlerde alimlerin kasd'edildiklerini söylemislerdir.Dogrusunu Allah bilir,ancak en isabetli görüs;ayetlerin
emir ve alimlerden bütün emir sahibleri hakkinda genel oldugu'dur. ( Tefsiri ibni Kesir )
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اَمَنُوا بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُوا
Nisa/ 60 * اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُوا اَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Sana indirilene ve senden önce indirilenlere, inandıklarını iddia eden ama öte yandan, tagutlarin önünde, mahkeme olmayı iste-yenleri görmedin mi? Oysa onu inkâr etmeleri buyrulmuştu. O Şeytan da onları bir daha dönemeyecekleri kadar uzak bir sapıklıkla büsbütün sapıtmak ister. ( Nisa / 60 )
Nuzul sebebi;Bu âyet-i kerîme'nin nüzul sebebi olarak zikredilenlere göre; bu âyet, ansârdan biri ile bir yahûdî hakkında nazil olmuştur. İhtilâfa düşmüşler ve Yahûdî: Benimle senin aranda Mu-hammed hakemdir, derken öteki de: Benimle senin aranda Kâ'b İbn Eşraf hakemdir, demiştir. Bir görüşe göre ise, bu âyet-i kerîme; zahiren müslüman olup da câhiliyye hâkimlerini hakem kılmak isteyen bir grup münafık hakkında nazil olmuştur. Başka görüş ve rivayetler de vardır. Ancak âyet-i kerîme hepsi hakkında genel olup, kitâb ve sünnetten yüz çevirerek bunların dışındaki bâtılları hakem kabul eden herkesi kötülemektedir. ( Tefsiri ibni Kesir )
AYETI KERIMERDEN ALINACAK DERSLER
1-Allaha,resuluna ve müminlerden olan emir sahiblerine itaatın farz oldugu.
2- Ulul-emr,ifadesinin hem müminlerin başındaki emirlere ve hemde din alimlerine şamil olduğu.
3- Islam ümmetinin başında bir emirin ( Halifenin)bulunmasının bir vecibe ve farz olduğunun beyanı.
Müminlerin tağut ve müşriklerin emri ve sultası altında yaşayamayacağı,bunun bir zillet olduğu, ve
dolayısıyla ancak kendileri gibi mümin olan bir emir etrafında toplanmalarının farz olduğu.
4- Müminler kendi aralarında anlaşamadıkları herhangi bir hususda hakem olarak kur'an ve sünnete
baş vurmalarının kendilerine farz ve hatta imanlarının gereklıliği olduğunun beyanı.
5- Bunun tam tersine ,kur'an ve sünnetin dışında,tağutun yani küfrün ve kafirin hakemliklerine (mahke
melerine)baş vurmalarının küfür olacağının beyanı.
6- Yine bu ayeti kerimelerden açık ve net bir biçimde anlaşılan bir hususda;
Her hangi bir ferdin,cemaatin vaya bir toplumun müslüman olduklarını iddia etdikleri halde tağuti
bir idarenin,bir sistemin ve onların mahkemelerinin devam ve bekasını istemesi,veyahutda buna yar
cı olması,o ferdin veya toplumun Allaha ve resuluna teslim olmadıklarının dolayısıyla mümin ol-
madıklarının açık bir şekilde ifade edilmesi'dir.Tagutlar reddedilmeden iman edilemeyeceği yine
hz.kuranda açıkca ifade buyrulmakta'dır.Bak,Bakara/256.
بسم الله الرحمن الرحيم Ders: 2/1
Necim/3-4 *وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَى *, اِنْ هُوَ اِلاَّ وَحْىٌ يُوحَى
-Peygamber (s.a.v) asla kendi heva ve hevesinden konusmaz.O’nun size aktardığı sözler, kendisine indirilen ilâhî haberden baska birsey degil'dir." Necim/3-4
Ayeti kerime hakkinda: Imami Ahmed (r.alh)derki;" Bize Yahya bin Saidin,Abdullah ibni Amirden rivayetine göre,o söyle demistir:" Ezberleme istegi ile Allah resulun ( s.a.v)dan isitdigim herseyi
yazardim.Kureys beni bundan men ederek,"Sen Allah resulundan (s.a)her isittigini yaziyorsun.Allahin resuluda (s.a) bir beserdir,öfkeli haldeykende konusuyor" dediler.Bende yazmayi terk etdim.Sonra bunu Allah resuluna (s.a) anlattigimda bana:" Yaz,nefsim kudret elinde olan Allaha yemin ederimki benden hakdan baska birsey cikmaz."buyurdu.
بسم الله الرحمن الرحيم
فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِى اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ
Nisa/ 65 * وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Hayır hayır, Rabbine andolsun ki onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda sen peygamberi hakem yapmadıkça ve sonra senin ka-rarına, kalplerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça gerçekten inanmış olmazlar .Nisa/65
Nuzul sebebi :Buhârî'nin Ebu'l-Yemân kanalıyla; Tirmizî'nin Kuteybe kanalıyla Urve ibnu'z-Zubeyr'den rivayetine göre babası Zubeyr, Bedr gazvesinde bulunmuş ansardan birisi ile taşlık araziden gelen ve ikisinin de hurma bahçelerini suladıkları Harra'daki (Harra, Medine'de bir yer adıdır. Sanki ateş yakmış gibi siyahlaşmış taşlarla dolu taşlık bir yer imiş[154] bir su hakkında anlaşmazlığa düşmüşler. Ansarî: "Ey Zubeyr, suyu bırak benim bahçeme aksın." derken Zubeyr "Hayır, önce ben sulayacağım." demiş de Hz. Peygamber (sa)'e gelmişler. Hz. Peygamber: "Ey Zubeyr, o suyla bahçeni sula, sonra da suyu komşuna bırak." buyurmuşlar. Buna kızan ansarî: "Ey Allah'ın elçisi, halanın oğlu olduğu için mi?" demiş. Hz. Peygamber (sa)'in yüzünün rengi değişmiş (yüzü kızgınlığından kızarmış) ve: "Ey Zubeyr, bahçeni sula, sonra su duvarlara (duvar diplerine) ulaşıncaya kadar suyu hapset, bırakma. Ancak ondan sonra suyu komşuna bırak." buyurmuş ve Zubeyr'in hakkını tam olarak vermiş. Halbuki daha önceki hükmünde hem Zubeyr'e ve hem de ansarîye bir genişlik ve müsamaha varken ansarî kendisini kızdırınca açık hükümde bulunan Zubeyr'in hakkını tam olarak kendisine vermiştir. ( Buhârî,Tirmizi,vd.)
Bu görüşlerden biri de bu ayet, iki şahsın Peygamber'in huzurunda bir işten dolayı muhakeme olunması ve aleyhine hükmedilenin bu hükme razı olmayıp, Ebubekir'e gitmeyi istemesi üzerine inmiştir. O ikisi ona gidince Ebu Bekr de Allah Rasulü'nün verdiği hükmü verince o adam Ömer'in hakem olmasını istemiştir. Hz. Ömer o ikisinin kelamını dinleyince evine girip kılıcını kuşandıktan sonra dışarı çıkmış ve peygamberin hükmünü kabul etmeyenin boynunu vurup öldürmüştür.
(bak,Tefsiri ibni Kesir )
Allah Teâlâ: «Hayır, Rabbına andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde; seni hakem ta'yîn etmedikçe îmân etmiş olmazlar.» buyurarak kendi şerefli, mukaddes zâtına yemînle ifâde buyuruyor ki, bütün işlerde Allah Rasûlünü hakem ta'yîn etmedikçe hiç kimse gerçekten îmân etmiş olmaz. Onun verdiği hüküm gizli ve açık her zaman bağlanılması vâcib olan hak ve gerçektir. Bunun içindir ki, Allah Teâlâ : «Sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe îmân etmiş olmazlar.» buyurmuştur. Yani seni hakem ta'yîn ettiklerinde; içlerinden sana itaat ederler. İçlerinde senin verdiğin hükme karşı herhangi bir sıkıntı duymazlar. İç ve dışlanyla bu hükme uyarlar. Bir karşı koyma, bir müdâfaa ve münâkaşa olmaksızın bütünüyle bu hükme teslim olurlar. Nitekim bir ha-dîs-i şerifte şöyle Duyurulmuştur: Nefsim kudret elinde olan
Allah'a yemin ederim ki; arzusu benim getirdiğime tâbi olmadıkça hiç biriniz gerçekten îmân etmiş olmaz.( bak,Tefsiri ibni Kesir )
AYETI KERIMELERDEN ALINACAK DERSLER
1-Her hususda Allah ve resulunu hakem tayin etmek,yani bu iki kaynaga baş vurmanın müminlere farz
olduğu.
2- Allah ve resulunun vermiş olduğu hükümlere içlerinden bir sıkıntı duymaksızın teslimiyyetin
gerektiği..
3-Bu iki mukaddes kaynaga baş vurmayanların veya bu iki kaynağın hükümlerine işlerinden herhangi
bir sıkıntı duymaksızın teslim olmayanların Allah ve resuluna gercekten iman etmiş olamayacakları.
4- Allah resulunun (s.a.v)asla kendi heva ve hevesinden konuşmadığı,ancak kendisine vahyolunanı
bildirdiği.
بسم الله الرحمن الرحيم Ders: 3-
NAMAZ:
Nisa/103 * فَاَقِيمُوا الصَّلوَةَ اِنَّ الصَّلوَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا.............
-Namazi tam ve dosdogru kılın,muhakkak namaz müminler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
Nuzul sebebi: Bir önceki ayeti kerimede (nisa/102) savaş anında namazların kısaltılarak ve belli şekil-
de kılanacağı belirtilmektedir.Imam Ahmedin bu ayeti kerimenin nuzul sebebine dair rivayet etdigi bir hadisi şerifde,savaş esnasında dahi namazı terk etmediklerini ve kısaltarak peygamberle (s.a.v)birlikde
kıldıklari bildirilmektedir.(Imam Taberi-Mecmu'beyan)Nitekim ayeti kerimede bildirildigi gibi namaz
müminler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır.Ihlal ve ihmali mevzu bahis olamaz.
ORUC : بسم الله الرحمن الرحيم
Bakara/183 * يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Ey iman edenler,oruc sizden öncekilere farz kilindigi gibi sizlerin üzerinede farz kılındı.Taki korunasınız.
Bakara/185 ..........فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ........
-" Icinizden kim o aya (ramazan ayina) erisirse onu (orucu) tutsun." Bakara/185
Nuzul sebebi :
Ibni Cerir et-Tabari'nin Muaz bin cebelden rivayetine göre;Resulu ekrem (s.a.v)Medineye tesrif
etdikleri zaman Asure günü ile her aydan ücgün oruc tutarlardi.Sonra Allah (cc)"Ey iman edenler,sizde evvelki ümmetlere yazildigi gibi,sizin üzerinizede oruc yazilmistir."ayeti kerimeleriyle oruc tutmayi farz kildi.( Genis
tefsilat icin bak,Tabari/Mecmul-Beyan). Icinizden kim o aya erisirse onu (orucu) tutsun"bu ayeti kerimede'de
orucun tutulacagi ay (yani Ramazan ayi)zikredilmekte'dir.Yine ayeti kerimenin devaminda,sefer ve güc yetire-
meme gibi mesru sebebler müstesna, istisnasiz her müminin tutmasinin farz oldugu bildirilmektedir.
HACC : بسم الله الرحمن الرحيم
وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللهَ غَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ ........
_ Ona yol bulabilen herkesin kabeyi haccedmesi,Allahin insanlar üzerindeki bir hakki'dir.(A.Imran/ 97 )
Ayeti kerime hakkinda: Bu ayeti kerime müminlerden gücü yetenler üzerine haccin farz olduğunun açik deli-
dir.M.Ali Sabuni bu hususda şöyle demekte;"Kabe,Allahu tealanın insanlar için seçtiği kıblegahları'dır.
Hz.Ibrahimin ibadet için yaptığı ilk evdir.Kabe,semadaki beytul-mamurun tam istikametinde'dir.Insanların yer
yüzündeki tavaf yeri nasil kaabeyse,meleklerinde semada tavaf etdikleri yer beytul-mamur'dur.Bunlardan dola-
yi Allahu teala Haccın orada yapılmasını emretmiş'tir.(bak,Ahkam Tefsiri/M.Ali es-Sabuni,cild-1)
Allame Ebu Suud (r.alh);"Mevzumuz ayetde"Kim küfrederse)cümlesinin aslında "kim hac yapmazsa"cümlesi
yerine getirilmesindeki hikmet,Haccın farz oluşunu tekid ve gücü oldugu halde hacc yapmayan kimsenin ne ka
dar büyük günah işlemiş olacağının bildirilmesi içindir.Çünkü resulullah (s.a.v)"Gücü oldugu halde hacc fariza
sini yapmadan ölen kimse,yahudilik ve hiristiyanlik dinlerinden birisi üzerine ölsün."buyurmustur.(Tafsilat icin
bak,Tefsiri ebu-Suud,cild-1 / Ahkam Tefsiri,M.A.Sabuni,cild-1)
AYETI KERIMELERDEN ALINACAK DERSLER
1- Namazın müminler üzerine belirli vakitlerde farz kılındığı,dolayısıyla bu vakitlerin ihlal edilemeyeceği..
2-Orucun,şeriatın belirlemiş olduğu meşru mazeretler dışında müminlere ramazanda farz olduğu..
3- Orucun aynı şekilde,evvelki ümmetlerede aynen farz kılındığının beyanı..
4-Gücü yeten her müslümanin hacc vazifesini eda etmesinin üzerine farz oldugu,gücü yetdiği ve imkanı oldu-
ğu halde ihmal edip hacc yapmayanların Allaha karşi nankör ve asi oldukları beyan edilmekte'dir.
بسم الله الرحمن الرحيم Ders:4-
*قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ *
De ki, ey peygamber! “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin, zira Allah çok affeden ve çok acıyandır. ( Ali Imran/31 )
Ayeti kerime hakkında :Bu ayeti kerimenin hükmüne göre,Allahu tealayı sevdiğini iddia eden kişi,bu
iddiasına rağmen Allah resuluna tabi olmadıkca ,yine onun emir ve nehiylerine muhalefet
eddigi sürece iddiasında samimi olmayıp bilakis yalancıdır.Yine bu ayeti kerimeden anlaşılan, peygam
bere itaat etmeyen ve onun emirlerine muhalefet edenleri Allahu tealanın sevmeyeceğidir. Ibni ebu
Hatim diyor;bize babam,hz.Aişeden naklettiki resulu ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:" Din sevgi ve öfge-
den başka bir şey değildir."(bak.Tefsiri ibni Kesir)
بسم الله الرحمن الرحيم
Hasir/7 * وَمَآ اَتَيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللهَ اِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ. ....
-Peygamber size ne verdiyse onu alin,sizi neyden sakindirmissa ondan uzak durun.Allahdan korkun.
Süphesiz Allahin azabi siddetlidir. ( Hasir/ 7 )
Ayeti kerime hakkında:
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki : Bize Abdurrahmân... Abdullah îbn Mes'ûd'dan nakletti ki; Allah saçına saç ekleyen ve ekletmek isteyen, yüzünün kılını yolan ve dişlerinin arasını güzellik için ayıranları ve Allah Azze ve Celle'nin yaratışını değiştirenleri lânetlemiştir. Abdullah İbn Mes'ûd der ki: Ümmü Ya'kûb denilen bir kadına bu haber ulaşınca, kalkıp yanına gelmiş ve bana ulaştığına göre sen şöyle ve şöyle demişsin, demiş. Abdullah İbn Mes'ûd demiş ki: Rasûlullah (s.a.)ın lanetlediğini ve Allah'ın kitabında lânetleneni ben neden lâ-netlemeyecekmişim? Kadın dedi ki: Ben, iki kapak arasında bulunan Allah'ın kitabım okudum, ama böyle bir şey görmedim. Abdullah İbn Mes'ûd demiş ki: Eğer sen okusaydın onu görürdün. Allah Teâlâ'nın «Peygamber size, ne verirse onu alın, neden de nehyederse, ondan sakının.» âyetini okumadın mı? Kadın; evet, deyince Abdullah îbn Mes'ûd şöyle demiş : Rasûlullah (s.a.) bunları yasaklamıştır. Kadın demiş ki: Öyle sanıyorum ki senin ailen bunları yapıyor. O; git ve bak, demiş, kadın gitmiş istediği hiç bir şeyi bulamayınca : Bir şey bulamadım, demiş. Abdullah İbn Mes'ûd demiş ki: Böyle olsaydı sen bizi birlikte göremezdin. Buhârî ve Müslim Sahîh'lerinde bu rivayeti Süfyân es-Sevrı kanalıyla tahrîc ederler.( Tefsiri ibni Kesir )
Nur/ 63 * فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ اَمْرِهِ اَنْ تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ اَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ ........
Peygamberin emrine aykiri davrananlar,kendilerine bir belanin carpmasindan,yahut onlara aci bir
azabin ugramasindan sakinsinlar.( Nur/ 63 )
Ayeti kerime hakkinda;Daha önceki ayeti kerimede,Alklahin resulu ile birlikde biraraya geldikleri
önemli islerinde ( cuma namazi,bayram namazi veya istisare gibi)peygamberden izin almadan ayrilma
malarinin gerektiginin,yine hz.peygamberi "ya Muhammed"veya "ya Ebal kasim" diye cagiran ashabi
bu sekilde aralarindan birisini cagiriyormus gibi cagirmamalarindan ve peygamberden izin almadan
sivisip giden munafiklardan bahseddikten sonra,peygamberin emirlerine muhalefet edenleri bu şekil-
de tehdit buyurmustur.Imâm Ahmed der ki: Bize Abdürrezzâk'ın... Ebu Hüreyre'den rivayetinde Allah
Rasûlü (s.a.) söyle buyurmuştur:..Benim ve sizin benzeriniz, ateş yakan bir-ada-mın benzeri gibidir.
Etrafi aydınlattığı zaman kelebekler ve ateşin ışığına gelen hayvancıklar ateşin içine düşerler. Adam onları engellemeye başlar ve fakat ona üstün gelip kendilerini ateşin içine atarlar, işte benim ve sizin benzeriniz budur. Ben sizin bellerinizden (kuşaklarinizdan) tutmuş ateşten alıkoyuyorum ve: Ateşten bana gelin, diyorum. Siz ise bana üstün gelip kendinizi ona atıyorsunuz. Buhâri ve Müslim hadîsi Abdürrezzâk kanalıyla tahrîc etmişlerdir. [Genis tefsilet icin bak; -Tefsiri ibni Kesir )
AYETI KERIMELERDEN ALINACAK DERSLER
1-Allahu tealayi sevmenin ancak onun göndermiş olduğu elçisine itaatla gercekleşe bileceği,bunun ak-
sine peygambere itaat etmeyen,onun sünnetlerine temessük etmeyen kişinin bu iddiasında samimi ol
madığı ve yalancı olduğu.
2- Allah resulunun (s.a.v) emreddiğini almak,nehyettiklerinden kaçınmak aynı zamanda Allahu teala-
ya itaat olduğu ve birnevi onun emri olduğu,ve yine ona isyanında Allaha isyan olacağını bilmek.
3- Hz.Peygamberin (s.a.v) emrine aykırı hareket edenlerin,dünyada ve ahiretde huzur bulamayacağı,
onun emrine muhalefet edenlerin başlarına bir belanın veya bir azabın geleceği ihtimali içerisinde
bulundukları.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Ders: 5
Zümer/9 * قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا اْلاَلْبَابِ ......
"Deki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bu gerçeği ancak kavrama yeteneği olanlar anlar ve hatırlarlar.”
Ayeti kerime hakkinda: Yüce rabbimiz bir önceki ayeti kerimede gerçekleri bilmeyen,fakat anlatıldıgında'da kabul etmeyen ve Allahu tealaya şirk koşan insandan bahsetmekte.Daha sonrada geceleyin secde ederek,kıyam
ederek ve ahiretden korkup rabbisinin rahmetini dileyen insandan haber verip bu ikişinin yani rabbisini bilip ibadet edenle, inkar edip şirk koşan insanın bir olamayacağını bildirmektedir.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
*Nahl/43 * وَمَا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلاَّ رِجَالاً نُوحِى اِلَيْهِمْ فَسْئَلُوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ "
" Andolsun,senden öncede kendilerine vahyetmekte oldugumuz insanlardan baskasini göndermedik.Sayet bilmi- yorsaniz saniz,zikir ehlinden ( bilenlerden) sorun." Nahl/43
Ayeti kerime hakkinda: Ibni Abbas (r.a)dan rivayeten Dehhak derki: Allahu teala hz.Muhammedi peygamber
olarak gönderince arablardan inkar edenler bunu kabullenmedi ve :" Allah bir beşeri elçi olarakgöndermeyecek
kadar büyüktür "dediler.Allahu teala"Senden öncede ancak kendilerine vahyeder oldugumuz adamlar gönderdik.Öyleyse bilmiyorsaniz bilenlerden (zikir ehli) sorun."ayeti kerimesini indirdi.( bak Tefsiri ibni Kesir)
-- Burada ayeti kerimedeki "zikir ehlinden" murad ehli kitab oldugunu ve inanmuyorsanız onlardan sorunki onlara gönderilen elçiler birer insan yani beşermi idiler yoksa birer meleklermiydiler" diye söyleyenler oldugu gibi,zikir ehlinden murad ümmeti-muhammed dir diyenler ve yine ondan murad hz.kurandır diyenlerde olmuştur. Ancak her halukarda buradaki ortak nolta ve verilen mesaj,bilmeyenlerin bilenlerden sorup ögrenmenmek durumunda olduklarıdır.Hatta islam uleması bu ayeti kerimeyi,ictihad edebilme seviye ve durumunda olmayan insanların ameli konularda bir müctehidi taklid edebileceğine delil olarak getirmişler'dir.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
.Fatir/28 * اِنَّمَا يَخْشَى اللهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَؤُا اِنَّ اللهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ.........
" Allahdan,kulllari arasinda ancak ulema hakkiyla korkarlar."
Ayeti kerime hakkinda: Allahu tealadan ancak bilgin kulları gereğince korkarlar.Çünkü,güzel isimlerle ve mükem mel sifatlarla nitelenen alim,kadir ve aziz olan Allahin azameti ve kudreti,ne kadar daha mükemmel bir
bilgiyle bilinirse,ondan korkup ürpermekde okadar muazzam ve fazla olur.Yüce Allahin kudret ve azametinin idrak ve bilinci içerisinde olan ilim sahibi kişi,yine okadar onun kudretinin sonsuz,azabınında çok elim ve çetin olduğunun idrak ve bilinci içerisinde olur ve harama,isyana teşebbüs etmez.Allahu tealadan korkar,zira o hesabin bilincinde'dir.Ancak bütün bunlardan bihaber olup,bilinc ve idraki içerisinde olmayan bir cahilin haram ve isyana meyli daha çabuk olur ve bu hususda Allahdan korkusu tam olmaz.Binaen aleyh,Allahdan hakkıyla korkmak ancak onun kudret ve azametini bilmekle,haram ve helallarını,hududlarını bilmekle olur.Buda ancak ilimle elde edilir.
AYETI KERIMELERDEN ALINACAK DERSLER
1- Ayeti kerimede'de belirtildiği gibi,bilen bir insanla bilmeyen bir insan asla bir olmaz.Aralarında derece
farkı var,nasılki ama ile gözü gören arasındaki farkın çok açık bir şekilde mevcud olduğu gibi.
2-Yine ayeti kerimede işaret edildiği gibi,insan bir şeyi bilmediğinde bilen bir insana sormak suretiyle
ögrenmek durumunda'dır.Bu aynı zamanda kuranın tavsiyesi'dir.Ilimde ancak sormakla öğrenilir,elde edilir.
3-Rabbimizin buyurduğu gibi,kulları arasında kendisinden ancak ulema ve ilim sahibleri gereğince korkar ve
çeki nir.Zira ilim ehli Allahu tealanın çizmiş olduğu hududlarını iyi bilir ve hududları çiğnediği takdirde'de
onun azabının ve hesaba çekmesinin çok çetin olacağının idrak ve bilincinde'dir.
بسم الله الرحمن الرحيم Ders-6-
وَلاَ تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلاَلٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللهِ الْكَذِبَ اِنَّ الَّذِينَ
Nahl/116 * يَفْتَرُونَ عَلَى اللهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ
" Kendi dillerinizin uydurmasıyla Allah’a iftira ederek, “Bu helaldir, şu haramdır” demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan düzenler asla kurtuluşa eri-şemezler."
Helâl ve Haram Kılma Yetkisi:
Dârimî Ebu Muhammed, Müsned'lnde (Sünen'indc) senedini kaydederek şöyle demektedir: Bize Harun, Hafs'dan haber verdi. O, el-A'meş'den dedi ki: Ben İbrahim'in asla: (Bu) helâldir, haramdır dediğini duymadım. Ama o şöyle derdi: Bunu mekruh görürlerdi, bunu müstehab görürlerdi.
İbn Vehb dedi kî: Malik dedi ki: İnsanların, bu helâldir, bu da haramdır diyerek fetva vermeleri uygun değildir. Bunun yerine şu ve şu işten sakının ve ben bu işi yapmam... demelidirler. Bunun anlamı da şudur; Helâl ve haram kılmak, ancak aziz ve celil olan Allah'ın yetkisindedir. Herhangi bir kimsenin muayyen bir şey hakkında -yaratıcı yüce Allah'ın bu husustaki hükmü haber vermiş olması hali müstesna- bunu açıkça ifade etme yetkisi yoktur.
İçti had yolu ile haram olduğu kanaatine ulaşılan şey hakkında ise kişi: Ben bunu mekruh görmekteyim, demelidir. İşte Malik de daha önce geçen fetva verme ehliyetine sahip kimselere uyarak böyle yapardı.
( Bak.El-Camiu li-Ahkamil-kuani.)
Çünkü Allah’ın hakkı bellidir. Yaratan O’dur, Rab, Melik O’-dur. İnsanın da, yiyeceklerin, içeceklerin yaratıcısı da O’dur. Bu dünyada gerek insanla, gerek tüm diğer tüm varlıklarla ilgili yasa koyma hakkı sadece Allah’a aittir. Şunu yiyebilirsin, şunu yiyemezsin deme yetkisi sadece O’na aittir. Şu senin için serbesttir, şu da yasaktır deme hakkı sadece O’na aittir. Şu haramdır, bu helâldir deme hakkına sahip tek varlık, Allah’tır.
Çünkü göklerin ve yerin, göktekiler ve yerdekilerin tek yaratıcısı, tek sahibi, tek hakimi O’dur. Tüm varlıklar için tek hak sahibi O’dur. Çünkü yeryüzünde hiçbir hayvan yaratmasaydı ne yiyecektik biz? Hiçbir bitki yaratmasaydı ne yapacaktık? Bizi yaratmasaydı biz de olmayacaktık. Öyleyse bu hayatta şu haktır, bu bâtıldır, şu iyidir, bu kötüdür, şu helâldir bu haramdır, şu adâlettir bu zulümdür deme hakkına sahip; sadece Allah’tır. Kim ki Allah yasaları yanında yasa koymaya, Allah yetkisi yanında yetki iddia etmeye kalkışırsa bilsin ki Allah’a en büyük iftirada bulunmuş demektir.(Besairul-kuran)
ALINACAK DERSLER
1- Ilim öğrenmek her müslümana farz'dır,binaen aleyh her müslüman haram ve helalleri bilicek ka-
dar ilim ögrenmesi ve en azından bu yolda gayret göstermesi zaruridir.
2-Müminler, helal ve haramları öğreten merciin hz.kuran ve sünnet olduğunun bilincinde olmak,şayet
kaynağiyla kesin biliyorsa konuşmak,aksi takdirde susmak ve biran evvel öğrenmek durumunda'dır.
Zira kendi kafasına göre fehvasızca haram ve helal tayin etmek küfürle neticelenen bir tutum'dur.
3- Ayni şekilde ,kuran ve sünnete kulak tıkayıp,Allahın helal kıldıklarını haram,haram kıldığı şeyleri ise helal kabul eden, kendi kafalarına göre kanun ve yasalar çıkaran toplum,idare ve sistemler birer
kafir ve taguti toplum,idare ve sistemlerdir.
بسم الله الرحمن الرحيم Ders-7-
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلوَةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُسِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضَى اَوْ عَلَى سَفَرٍ اَوْ جَاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَائِطِ اَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ مِنْهُ مَا يُرِيدُ اللهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلَكِنْ يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Maide/6
Ey iman edenler! Namaz kılacağınız zaman yüzlerinizi, dirsek-lerinize kadar ellerinizi; ve başlarınıza meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer boy abdestini gerektirecek bir halde iseniz guslediniz. Eğer has-ta iseniz veya seyahatte iseniz, yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz veya ka-dınlarınızla cinsî birleşme yapmışsanız ve bu halde de su bulamamışsanız, o zaman temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve size olan ni-metini tamamlamak istiyor ki, şükredenlerden olasınız.
Ayetin nuzul sebebi hususunda Imam suyuti:
Humeydî'nin... Hz. Aişe'den rivayetine göre Ebvâ* gecesi gerdanlığı düşüp kaybolmuştu. Allah'ın Rasûlü (sa) iki kişiyi gerdanlığı aramaya gönderdi. Namaz vakti girdiğinde yanlarında su yoktu ve ne yapacaklarını da bilmiyorlarda da teyemmüm âyeti nazil oldu.
Üseyd ibn Hudayr (Hz. Aişe'ye) dedi ki: "Allah senin hayrını versin! Başına hoşlanmiyacağın bir iş gelip de Allah'ın sana bir çıkış yolu vermediği, müslümanlara da hayırlı kılmadığı hiçbir iş yok."[37]
Ancak, Hz. Aişe'nin gerdanlığının kaybolması hadisesinin de iki kere meydana geldiğini; bunlardan birincisinin İfk ehlinin iddiaları ile namuslu kadınlara zina iftirasında bulunanlara had uygulanmasını getiren âyetlerin inmesine, ikincisinin de bu teyemmüm ruhsatını getiren Maide 6 âyet-i kerimesinin inmesine sebep olduğunu da hatırlatmadan geçmemeliyiz. Nitekim Taberânî'nin Abbâd ibn Abdullah ibnu'z-Zubeyr kanalıyla Hz. Aişe'den rivayetle tahric ettiği bir haberde bu açıkça belirtilmektedir. Bu haberde Hz. Aişe şöyle anlatıyor: Gerdanlığımın kaybolduğu ve İfk ehlinin attıkları iftiralarla bunu takip eden olaylardan sonra yine bir defasında başka bir gazvede Hz. Peygamber (sa) ile birlikte sefere çıkarılmıştım. Yine gerdanlığım düştü ve insanlar, onu aramak üzere hapsolundu, bulundukları yerden ayrılamadılar. Ebu Bekr bana: "Kızcağızım, her seferde insanlara yük ve belâ oluyorsun." dedi. Bunun üzenine Allah Tealâ teyemmümle ilgili ruhsatı indirdi de Ebu Bekr: "Hiç kuşkusuz sen çok mübareksin." dedi.[Esbabun-Nuzul)
AYETI KERIMELERDEN ALINACAK DERSLER
1- Mü'minlere yöneltilmiş bir hitabı kapsamaktadır ki, onlara namaza kalkacakları zaman temizlenmelerini, ellerini, yüzlerini ve ayaklarını yıkamalarını ve başlarını mes-hetmelerini emrediyor. Cünüp olduklarında yıkanmalarını emrediyor. Seferde ve hadar-da (yerleşik oldukları yerde) su bulamıyorlarsa veya hasta iseler de su onlara zarar veriyorsa, tuvalette def-i hacet ettiklerinden dolayı abdest, kadınlara dokunduklarından dolayı da cünüp olmaktan gusül kendilerine farz olmuşsa temiz toprakla ellerini ve yüzlerini meshetmeleri onlar için yeterlidir.
2- Yüce Allah, bu emriyle sıkıntı ve güçlük istemediğini ancak onların temizlenmelerini ve nimetini . onlara tamamlamayı istediğini açıklamaktadır
3- Fakihler, yüzü, elleri ve ayakları yıkamayı ve başı meshetmeyi farzlar ve rü- kunlar (temel şartlar)
olarak, kalan diğer uygulamaları ise sünnet olarak isimlendirip, bu temelleri yerleştirdiler.
4- Ayeti kerimede:Abdestin farzlari,cünüb olma durumunda gusül almanın farz olduğu ve yine
su bulunamadığı takdirde temiz toprakla teyemmüm yapıla bilinecegi açıkca zikredilmektedir.
بسم الله الرحمن الرحيم DERS: (8)
لآ اِكْرَاهَ فِى الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الغَىِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ
Bakara/256 * بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لاَ انْفِصَامَ لَهَا وَاللهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Dinde zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Artık kim tâğûtu tanımayıp da Allah 'a iman ederse o, muhakkak ki kopması olmıyan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah Semî'dir, Alîm'dir.
Nuzul sebebi: Bir rivayete göre ilk ayet, Ensardan bir adam hakkında inmiştir. Bu adamın zenci bir kölesi vardı, onu müslüman olmaya zorluyordu. Durum Rasulullah'a bildirildi. Ardından ayet indi. Başka rivayetler ve görüşler de aktarılmıştır. Bunlardan birinde söylendiğine göre, Ensar kadınları, erkek çocuk doğururlarsa uzun ömürlü olsunlar diye onları Yahudi ve Hıristiyanlara katmayı adarlardı. Bu türden adanmış bir çok çocuk vardı. Babaları onları müslüman olmaya zorladılar. Durum Peygamberimize haber verilince de sözkonusu ayet indi.
Yine ayeti kerimede kisinin ancak tagutlari ( yani Allahu tealanin göndermis oldugu islam dininin haricindeki tüm beseri sistem,izim,mabud ve düzenleri ) reddedip inkar etdikten sonra ancak iman edebilecegi hakikati cok acik ve net bir sekilde ifade edilmektedir.
بسم الله الرحمن الرحيم
Zümer/ 17 * وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُوآ اِلَى اللهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ
" Tağuta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı. "
Nuzul sebebi:Rivayete göre bu âyet-i kerime Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa'd, Said, Talha ve ez-Zübeyir (Allah hepsinden razı olsun) hakkında inmiştir. Bunlar Ebu Bekir (r.a)'a sordular, o da onlara iman ettiğini haber verince, kendileri de iman ettiler.
Abdu'r-Rahman b. Zeyd dedi ki: Bu âyet-i kerime Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Ebu Zerr el-Ğıfarî ve Selman el-Farisî hakkında inmiştir. Bunlar cahiliye dönemlerinde de tağuta ibadet etmekten uzak kalmışlar ve kendilerine ulaşan sözün en güzeline tabi olmuşlardır.( el-Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an )
Tâğuta kulluktan ictinâb edenler, Allah dışında tanrılık iddiasında bulunan her türlü varlığın istediği hayattan uzaklaşıp Allah’a yönelenler, Allah’ın istediği hayata, Allah’ın rızasına yönelenlere müjdeler olsun. Kazançta olanlar onlardır.
Tâğut, “tağa, tuğyan haddi aşmak, sınırı çiğnemek” demektir. Allah’a karşı haddi aşan, sınırı çiğneyen, Allah’a isyan içinde bulunan, başkalarını da Allah’a isyana çağıran ya da kendi arzularına, kendi yasalarına itaate çağıran her şey tâğuttur. Allah ve Resûlü’nün belirlediği ölçülerin dışında kanun koyarak, insanları Allah kanunlarını bırakıp kendi kanunlarına uymaya zorlayan, insanları kendisine kulluğa zorlayan ve böylece haddini aşan gerek şeytan, gerek insan, gerek put, gerek müessese ve kurumların hepsi tâğuttur. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmak isteyen, insanları Allah dinini öğrenmekten men eden, yâni din eğitimini yasaklayan her program, her sistem tâ-ğuttur. Allah’ın insan hayatı için belirlediği kulluk yasalarından habersiz olarak, Kitap ve Sünnete müracaat etmeyerek kendi hayatını belirlemeye kalkışan, kendi kendine bir hayat programı belirleyen herkes tâğuttur. ( Basairul-kuran, tefsiri)
Alinacak dersler
1- Dinde gayri-müslimlere bir zorlamanın olmadığı ve ancak tebliğ etmekle iktifa edilmesi.
2- Kişinin tağutları redde'dikten sonra ancak Allaha iman edmiş olabileceği.Yani imanin gereği olduğu
3- Ayeti kerimelerden de anlaşıldığı gibi,tağutlara ve tüm tağuti sistem ve düzenlere itaatın onlara ibadet ve
kulluk olacağıdır.
بِسْم اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Ders- 9-
اِنَّ اللهَ لاَ يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا Nisa/116
Elbette Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim Allah 'a şirk koşarsa işte o, çok uzak bir dalâlete düşmüş olur.(Nisa,116)
Nuzul sebebi:"Elbette Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa işte o, çok uzak bir dalâlete düşmüş olur." âyet-i kerimesinin nüzul sebebinde Dahhâk'ten başka bir sebep daha rivayet ediliyor. Şöyle ki: Yaşlı bir bedevî arap Allah'ın Rasûlü (sa)'ne geldi ve: "Ey Allah'ın elçisi, ben, günahlara ve hatalara dalmış bir ihtiyarım. Şu kadar var ki Allah'ı bilip de O'na İman ettiğimden beri hiçbir şeyi O'na ortak koşmadım. Benim Allah katında halim nasıl olacak?" diye sordu da Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi (Imam Kurtubu,Tefsiri)
Alimler bu iki âyet-i kerimenin, Tu'me ibn Übeynk hakkında, Hz. Peygamber (sa)'in, bu hırsızlığının cezası olarak elinin kesilmesine hükmedince Mekke'ye kaçıp irtidad etmesi üzerine nazil olduğunu söylemişlerdir. Saîd ibn Cubeyr der kİ: Mekke'ye kaçtıktan sonra orada da doğru durmamış, hırsızlık yapmak üzere bir evin duvarını delmiş, farkına varmışlar, hırsızlık üzerindeyken yakalamış ve öldürmüşler de bunun üzerine Allah Tealâ bu iki âyet-i kerimeyi indirmiştir.(Ibni Kayyim El-Cevzi)
En'am/82 * اَلَّذِينَ اَمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا اِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُولَئِكَ لَهُمُ اْلاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ
Îman edenler, bununla beraber imanlarını zulümle bulaştırmıyanlar var ya; işte onlardır ki emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar hidayete ermişlerdir.( En'am/82)
Nuzul sebebi:İbn Ebî Hâtim'in Bekr ibn Sevâde'den rivayetinde o şöyle anlatıyor: Düşman saflarından bir adam müslümanlara saldırıp birisini öldürdü, sonra tekrar bir hamle daha yaptı ve birisini daha öldürdü. Sonra bir hamle daha yaptı, bir müslümanı daha öldürdü, sonra gelip: "Bütün bunlardan sonra müslüman olmak bana bir fayda verir mi?" diye sordu. Rasûlullah (sa): "Evet, fayda verir." buyurdular. Kısrağını kamçılayıp iman etmezden önce arkadaşları olan kâfirlerin içine daldı, onlara saldırıp birisini, sonra birisini daha, sonra bir üçüncüsünü daha öldürdü, sonra da öldürüldü. Onlar "İman edenler, bununla beraber imanlarını zulümle bulaştırmayanlar..." âyet-i kerimesinin onun hakkında indiğini söylerler . ( Imam Suyuti/Esbabi-Nuzul)
. Kişi iman edecek Allah’ın istediği biçimde ve bu imanına zulmü karıştırmayacak. Bu âyet nâzil olduğu zaman gerçekten sahâbe-i kirâm efendilerimize çok ağır geldi. Dediler ki ey Allah’ın Resûlü! Hangi birimiz zulümden uzaktır? Hangi birimiz nefsine zulmetmez? diyerek korkularını, endişelerini dile getirince Allah’ın Resûlü onlara şöyle buyurdu: Hayır hayır! Bu iş sizin anladığınız gibi değildir! Siz Lokman sûresini okumuyor musunuz? Orada Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Lokman oğluna öğüt vererek: “Ey oğulcuğum! Allah'a eş koşma, doğrusu eş koşmak büyük zulümdür”
demişti.”Lokman,13
ALINACAK DERSLER
1- Allahu tealanın şirki asla bağışlamadığı,şirkin haricindekilerinden dilediğini bağışladığı.
2-Hakiki müminlerin iman etdikten sonra şirkden ve şirkin her nevinden ictinab etdikleri ve imanlarına şirk denen zulmu bulaştirmadıkları.Ve şirkin en büyük zulum olduğunun bilincinde olduklari.Sirk koşanın,şirke ortak olanın,şirke destek olup sahip çıkanlarında birer müşrik oldukları.
3- Bu ayeti kerime başta Hariciler olmak üzre,onların yolunu takip eden tekfirci guruplara bir reddiye
mahiyetinde'dir.
بسم الله الرحمن الرحيم Ders: 10
مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَالَّذِينَ اَمَنُوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُوا اُولِى قُرْبَى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ
* اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Allah’tan başkalarına ilahlık yakıştıran kimselerin cehennemlik oldukları besbelli olduktan sonra, yakın akrabalar olsa bile, onların bağışlan-malarını dilemek, artık ne peygambere, ne de iman edenlere yakışır. ( Tevbe/113 )
Nuzul sebebi:Taberi bu ayetin nüzul sebebiyle ilgili çeşitli rivayetler zikretmiştir. Bir rivayete göre Hz. Peygamber, atalarının dininde ısrar eden ölüm döşeğindeki amcasına mağfiret dileyeceğini vaadetmiş ve ona mağfiret dilemek istemiş, Allah onu bundan nehyetmistir. Bir rivayete göre bir Mekke yolculuğu esnasında annesinin kabrini ziyaret etmiş ve ona mağfiret dilemek istemiş, Allah da onu bundan nehyetmiştir.
Ebû Talib'in ölümü yaklaştığında Rasulullah (s.a.v.) onun yanına girdi. Ebû Talib'in yanında Ebû Cehil ve Abdullah b. Ebî Ümeyye vardı. Rasulullah (s.a.v.): Ey amca! dedi. Lâ ilahe illallah de onun sayesinde sana Allah katında şahitlik edeceğim bu kelimeyi söyle. Ebû Cehil ile İbn Ebî Ümeyye de şöyle dediler: Ey Ebû Talib! Abdulmuttalib'in dininden dönüyor musun? Rasulullah (s.a.v.) ona sürekli olarak bu kelime-i tevhidi arzediyor ve tekrarlıyordu. Nihayet Ebû Talib son sözünde onlara Abdulmuttalib'in dini üzerine olduğunu söyledi, "lâ ilahe illallah" demekten kaçındı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Vallahi senin için istiğfar etmek bana yasaklanmadığı sürece, senin affedilmeni dileyeceğim." Bundan dolayı Yüce Allah bu ayeti kerimeyi indirdi.(Müslim./Saffatut-Tefasir)
Bir başka rivayete göre bu ayet-i kerime, bazı sahabilerin kendi (müşrik) akrabaları için mağrifet dilemeleri üzerine nazil olmuştur. (Hicazi/Furkan Tefsiri)
سم الله الرحمن الرحيم
وَلاَ تُصَلِّ عَلَى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَدًا وَلاَ تَقُمْ عَلَى قَبْرِهِ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللهِ وَرَسُولِهِ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ
Onlardan ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma. Kabrinin başında da durma. Çünkü onlar, Allah'ı ve Rasûlünü İnkar ettiler ve fasıklar olarak öldüler.(Tevbe/ 84 )
Nuzul sebebi: Bu âyet-i kerimenin Abdullah b. Ubeyy b. Selûl ve Hz. Peygamberin onun cenaze namazını kıldırması üzerine nazil olduğu rivayet edilmiştir. Bu husus Buhârî ve Müslim'in Sahih'lerinde ve başka kaynaklarda da sabittir. Peygamber (sav)'ın onun cenaze namazını kıldırdığı ve bu âyet-i kerimenin de bundan sonra indiğine dair rivayetler birbirini pekiştirmektedir.
Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) onun cenaze namazını kıldırmak üzere öne geçince, Hz. Cebrail'in ona gelerek elbisesini çekip ona: "Onlardan Ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma" âyetini okuması üzerine Rasûlullah (sav)'ın bundan vazgeçip namazını kıldırmadığı da ifade edilmiştir.
Ancak, bu hususta sabit rivayetler bunun aksini ortaya koymaktadır. Bu-hârî'de, İbn Abbas'tan şöyle dediği nakledilmektedir: Rasûlullah (sav) onun namazını kıldırdı, sonra bitirip ayrıldı. Aradan ancak az bir süre geçmişti ki, Berae (Tevbe) Sûresi ndeki: "Onlardan Ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma" (diye başlayan) âyet-i kertme nazil oldu. ( Tefsiri-Kurtubi )
ALINACAK DERSLER
1- Müşrik olarak ölen ( Mürted,Ataist,vs.gibileride aynı hükme tabidir.)kimseler velevki en yakınımız bileolsalar onlar için asla istiğğfar ve dua caiz değil, bilakis haram kılınmıştır.Hatta küfür olduğuda söylenmiştir.
2-Ikinci ayeti kerimede'de açikca ifade edildiği gibi,kafirlerin,müşriklerin,ataist ve mürtedlerin asla cenazenamazlarını kılmak caiz'değil,haramdır.Onların kabirleri başında kıyam etmek (ayakta saygı ile durmak) dahi haram ve kesinlikle yasak kılınmıştır.Yine bu hareketin yerine göre küfür olduğuda söylenmiştir.
بسم الله الرحمن الرحيم Ders: 11
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَاْلاَنْصَابُ وَاْلاَزْلاَمُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ - *, اِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِى الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ
Maide/90 -91" وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللهِ وَعَنِ الصَّلوَةِ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
“Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saâdete eresiniz. Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?” Maide/90-91
Nuzul sebebi: İçkinin haram kılınışı, tedricî bîr şekilde ve birçok olay münasebetiyle gerçekleşmişti. Çünkü İslamdan önce, araplar içki içmeye çok düşkün idiler. İçki hakkında ilk nazil olan buyruk: "Sana içkiyi ve kumari sorarlar. De ki: İkisinde de hem büyük bir günah, hem de insanlar için bazı faydalar vardır" (el-Bakara, 2/219) buyruğudur. Yani içki ticaretinde bazı faydalar vardır, demektir.
Bu âyet-i kerime nazil olunca kimi insanlar, içki içmeyi terk ettiler ve: Büyük günahı bulunan bir şeye ihtiyacımız yoktur, dediler. Kimileri de içki içmeyi terk etmeyip: Biz, bu içkinin menfaatini alalım, günahını terk edelim, dediler.
Bu sefer: "Sarhoşken... namaza yaklaşmayın" (en-Nisâ, 4/43) âyeti nazil oldu. Yine bazı kimseler içki içmeyi terketti ve bizi namazdan alıkoyan birşeye ihtiyacımız yoktur, dediler.
Diğer bazıları ise: "Ey İman edenler,! İçki, kumar, putlar ve fal oldan şeytanın pis işlerindendir" (mealindeki) bu âyet-i kerime nazil oluncaya kadar içmeye devam ettiler. Bu âyet-i kerimenin nüzulü ile birlikte içki içmek onlar için kesin olarak haram oldu. O kadar ki, kimileri: Allah, şaraptan daha kesin ve ağır bir ifadeyle herhangi bir şeyi haram kılmış değildir, dediler. ( Ebu Davud,El-Camiu li-Ahkamil-kurani/ Tefsiri Kurtubi)
1- Bakara /219.....يَسْئَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا اِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَاِثْمُهُمَآ اَكْبَرُ مِنْ نَفْعِهِمَا
2- Nisa/43.................يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا لاَ تَقْرَبُوا الصَّلوَةَ وَاَنْتُمْ سُكَارَى حَتَّى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ
İbn Abbas şöyle der: "Hamr, yani şarap sarhoşluk veren her türlü içki demektir. Meysir ise, Arapların Câhiliyye devrinde oynadıkları kumar demektir. Ensâb, ibadet için dikilmiş putlardır. Ezlânı, Beytullah'ın ve putların hizmetçilerinin yanında bulunan oklardır." İbn Abbas ve Mücâhid şöyle der: Ensâb, yanlarında kurbanlarını kestikleri taşlardır. Ezlâm, kısmet çektikleri oklardır.[ Safvetüt-tefasir )
Meysir, kolaylık anlamına gelen yüsür veya yesar kelimesinden gelir. Meysir zahmetsiz ve kolayca mal elde etmek demektir. Veya zar gibi ne olacağı belli olmayan tehlikeli bir şeye bağlanarak mal vermek, mal almak demektir. Rabbimiz bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz buyuruyor. Ve:
Şunu da bilesiniz ki muhakkak şeytan bu pislikler vasıtasıyla sizin aranıza düşmanlık ve kin atmak ister. Bunlar aracılığıyla sizleri birbirinize düşürmek, aranıza düşmanlık tohumları ekmek ister şeytan. Ve sizi Allah’ı anmaktan, Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoymak ister. Hangi oyun ki insanlar arasına, kardeşler arasına kin ve düşmanlık atıyor o haramdır. Hangi oyun ki Müslümanları kamplaştırıp birbirlerine karşı sevgi ve kardeşlik bağlarını koparıyor o haramdır. Hangi oyun ki insanları Allah’ın zikrinden ve namazdan alıkoyuyor o haramdır. Her şeyi bilen, mutlak bilen, bilgi kendisinden olan Rab-bimiz burada bizim için haram kıldığı şeylerin hikmetlerini de beyan buyuruyor. ( Besairul-Kurani)
(عن عائشة. قالت : قال رسول الله صلى الله عليه (كل شراب أسكر فهو حرام )
Aise (r.anha)dan rivayeten,Allah resulu buyurduki:” Her sarhosluk veren icecek haram'dir.”Buhari/Müslim
<<عَنْ أبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ : « مَنْ لَعِبَ بِالنَّرْدِ فَقَدْ عَصَى اللَّهَ وَرَسُولَهُ
Allah resulu (s.a.v) buyurduki:”Tavla oynayan,Allaha ve resuluna isyan etmistir.” ( Buhari )
(Müslim ) ( قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ( كل مسكر حرام
“ Allahin resulu (s.a.v);” Her sarhosluk veren sey haram'dir.” Müslim
AYETI KERIMEDEN ALINACAK DERSLER
1-Ayeti kerimelerden ve tefsirlerden anlaşılacağı gibi,Allahu teala hazretleri içki,kumar, put ve
şans oyunlarını kesin ifadelerle (muhkem) yasak yani haram kılmıstır.Bunların haram
olduğunu kabullenmeme veya hafife almak suretiyle alay etmek küfür'dür,kafirlik'tir.
2- Islamda; Içki ve içkinin her nev'isi, yani sarhoşluk verici ,aklı örtücü etkiye sahip hertürlüsü
yasak kılınmıştır.Yine islamda; Kumar ve kumarın her nev'i,şans oyunları ve yine bunların
her nev'i,put ve putculuğun her nev'i yasak kılınmıştır.Bu günümüzün tabiriyle heykel
tıraşlık heykel yapmak'da buna dahil'dir.
3- Hakimi mutlak rabbimizin bu yasaklarını yasak kabul etmeyen,tam aksine bütün bu melanet
leri serbest ve mubah kılan zihniyetlerin islamla herhangi bir baği olamayacağı açıkdır.Velev
müslüman olduklarını iddia ve ikrar etmiş olsalarda.Öyla ya,Içki,kumar ve şans oyunlarının
verdiği maddi be manevi zararları ortada olduğu ve bu hususda adeta ittifak edildiği halde ser-
best ve mubah ilan edilmesi ve bunu kanunla,anayasayla tekid eden bir sisdem ve idare,
hele,hele birde müslüman olduklarını söyleyen bir idare bunu yaparsa?......
3- Çok acaib ve acaib olduğu kadarda acı olan durumki,bu gün islam ülkelerine bir baktığımız-
da pek azı müstesna,içki,kumar ve şans oyunlarının artık önünü almak mümkün olamayacak
hale gelmiştir.Bir yandanda batı ülkelerinden daha fazla put ve heykel üretilmekte'dir. Işte
günümüz müslümanları bu meseleyi iyice düşünmek ve tefekkür etmek durumunda'dır.Allaha
teslim olduğunu iddia eden aynı zamanda bütün bunlara sessiz kalan bir kişinin bu iki ayrı
ayrı tutumları arasındaaki tenakuzun varlığının inkar edilemeyeceği ortada değilmidir?...
بسم الله الرحمن الرحيم Ders:12
Zariyat/56 * وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَاْلاِنْسَ اِلاَّ لِيَعْبُدُونِ
"Ve iyi bilin ki, ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım "
ACIKLAMA: Ayetler, Allah'ın cinleri ve insanları yaratması ile kendisinin İlahlığmı itiraf etmelerini ve sadece O'na ibadet etmelerini farz kıldığını belirtmektedir. Kur'an'ı dinleyen Arap müşrikleri, kendilerini yaratanın O olduğunu itiraf etmelerine rağmen O'nun yanında başka ilahları ortak koştukları, ya da O'nu inkar edip, yolundan saptıkları için korkunç bir kınamayı hakettikleri bir tablo ortaya çıkar.(Et-Tefsirul-hadis)
Zümer/11 *قُلْ اِنِّى اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ
De ki: "Ben, dini yalnız Allah'a tahsis ederek ibadet etmekle emrolundum“ Zümer/11
Nuzul sebebi:
Mukâtil der ki: Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber (sa)'e: "Bize getirdiğin bu dine seni sevkeden nedir? Babanın, dedenin ve kavminin ileri gelenlerinin dinini görmez misin; onlar Lât ve Uzzâ'ya tapmaktadırlar." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.( Esbabi-nuzul,B.Cetiner/ Fahreddin Rati ,Tefsiri)
"De ki: "Bana dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmem emredildi." Yani bana, ancak şirk, riya ve benzeri şeylerden arındırılmış bir ihlasla ibadeti Allah'a halis kılmam emredildi. Her ne kadar bu emir Hz. Peygamber (s.a.)'e yönelik ise de, bu ayette putlara kulluk edenler kınanmaktadır. Dolayısıyla mesaj bütün müslümanlaradır.( Et-Tefsirul-Münir/Vehbi Zuhayli)
Biz sadece Rabbimize kullukla emr olunduk. Sadece Rabbimizi dinlemek ve O’ndan başka hiç kimseyi dinlememekle emr olunduk. Hayatımızın tümünde kulluğumuza, ibadetimize, itaatimize, duamıza Allah’tan başka hiç kimseyi, hiç bir şeyi ortak kılmadan, saf, katışıksız hayat yaşamakla emr olunduk. Hayatımızın bazı alanlarında Allah’ı, bazı alanlarında da başkalarını dinleyerek şirke düşmemekle emr olunduk. Kulluğun yerini, zamanını, miktarını, oranını sadece Rabbimizin belirlediği şekilde, ona hiç bir şey katıp karıştırmadan, sâfiyetini bozmadan, bidatlere, aşırılıklara düşmeden dini Allah’a vererek, O nasıl istediyse öylece yaşamakla emr olunduk. Biz tâğutların, yasaların kulu değil, Allah kulu olmakla emr olunduk. (Besairul-kurani)
اِتَّخَذُوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا اُمِرُوا اِلاَّ لِيَعْبُدُوا اِلَهًا وَاحِدًا
Tevbe/31 * لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Rabler edindiler. Halbuki hepsine de tek ilâha kulluk etmekten başka bir şey emrolunmadı. O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
Nuzul sebebi: Helal ve haram kılma hususunda, Yahudiler hahamlarına ,Hıristiyanlar da rahiplerine itaat ettiler ve Allah'ın emrini bıraktılar. Sanki onlar Allah'ı bırakarak onlara ibadet ettiler. Yani: Her ne kadar onlara ibadet etmediyseler de, Allah'a itaat eder gibi onlara itaat ettiler. Bu, Rasûlullah (s.a.v.)'tan gelen tefsirdir. Adîy b. Hatim şöyle der: Boynumda altın bir haç takılı olduğu halde Rasûlullab'a geldim. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Ey Adîy! bu putu üzerinden at. Adîy şöyle devam eder: O, Berâe sûresinin "Allah'ı bırakıp haham ve rahiplerini Rab edindiler." âyetini okudu. Onu dinledim. Dedim ki: Ya Rasûlullah! Onlar hahamlara ve rahiplere ibadet etmiyorlardı." Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurdu: Haham ve rahipler Allah'ın helal kıldığını haram kılıyorlar, onlar da bunu haram kabul etmiyorlar mıydı? Allah'ın haram kıldığını da helal sayıyorlar ve onlar da bunu helal saymıyorlar mıydı? Ben: "evet" dedim. Rasûlullah (s.a.v.): İşte bu onlara ibaret etmektir." buyurdu.(Tirmizi/Safvetüt-Tefasir )
Evet, eğer birileri Allah’ın hüküm koymadığı bir konuda bir hüküm koyarsa veya Allah’ın hüküm koyup yasakladığını emreder, emrettiğini yasaklarsa, Allah’ın helâllerini yasaklar, yasaklarını helâllerse, onun bu hareketini yol olarak, yasa olarak benimseyip uygulayan kişi müşriktir, öbürü de onun rabbidir .( Besairul-kuran,tefsiri)
بِسْم اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Ders; 13
* وَاِنْ كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِى اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ لِتَفْتَرِىَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ وَاِذًا لاَتَّخَذُوكَ خَلِيلاً
وَلَوْلاَ اَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ اِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلاً - *, اِذًا لاَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَوةِ وَضِعْفَ
Isra/73, 74,75 * الْمَمَاتِ ثُمَّ لاَ تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا
Neredeyse sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi. O zaman seni dost edineceklerdi.
- Şayet sana sebat vermemiş olsaydık, andolsun ki az da olsa onlara meyledecektin.
- Ve o zaman biz de sana hayatında kat kat azabını, ölümün de kat kat azabını tattırırdık, sanra bize karşı sana yardımcı olacak birini de bulamazdın. (Isra/ 73,74,75)
Nuzul sebebi;
Saîd ibn Cubeyr der ki: Müşrikler Hz. Peygamber (sa)'e: "Bizim tanrılarımıza velev parmağının ucuyla olsa ilgi göstermedikçe sana karşı çıkmaktan vazgeçmiyeceğiz." dediler. Hz. Peygamber (sa): "Allah benim hak üzere olduğumu biliyorken bunu yapıversem herhalde bana bir zararı olmaz." diye düşünmüştü ki Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirdi.( Vahidi,Esbabi-Nuzul )
Suyûtî olaya karışanları zikredip olayı daha müşahhas hale getirir ve İbn Abbâs'tan rivayetle şöyle anlatır: Ümeyye ibn Halef, Ebu Cehl ibn Hişâm ve Kureyş'ten diğer bazıları Rasûlullah (sa)'a gelerek: "Ey Muhammed, gel, bizim tanrılarımızı bir kerecik meshediver ki biz de seninle birlikte senin dinine girelim." dediler. Hz. Peygamber (sa), kavminin İslâm'a girmelerini çok istiyordu. Onların İslâmına sebep olacağı için neredeyse bu isteklerine meyletmek üzereydi ki Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirdi. Bu âyet-i kerimelerin nüzul sebebinde rivayet edilenlerin en sahihi bu olup isnadı ceyyiddir ve bunu destekleyen başka rivayetler de vardır.(Imam Suyuti,Lübabun-nukm)
İbn Abbas şöyle der: Rasulullah (s.a.v) ma'sum idi. Fakat bu, mü'minlerden herhangi birinin, Allah'ın hüküm ve şeriatlarında müşriklere meyletmemesi için. konuyu ümmete öğretmektir. (Kurtubî, 10/300)
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir
Günümüzdeki sahte müslümanlarin muvahhid müminlerden isteklerine benzer, söyleki;
„Meselâ bize cihaddan söz etmeyeceksin. Bu devirde olmaz böyle şey. Veya namaz sorumluluğundan bizi kurtaracaksın. İçkimize, kumarımıza karışmayacaksın. Zinamıza, fuhşumuza ses çıkarma-yacaksın. Ekonomimize, hukukumuza, eğitimimize ilişmeyeceksin. Düzenimize, devletimize göz yumacaksın. İlâh olarak, sözü dinlenecek varlık olarak sadece Allah demeyeceksin. Çünkü bizim Allah berisinde hayatımızda söz sahibi kabul ettiğimiz, yasalarını uygulamaya çalıştığımız tanrılarımız var, siyasîlerimiz var, egemenlerimiz var, Lât’ımız, Menat’ımız, Uzza’mız, yönetmeliklerimiz, yasalarımız, âdetlerimiz, törelerimiz var. „ ( Besairul-kurani/A .Kücük )
ALINACAK DERSLER
1- Ayeti kerimelerden ve ayetlerin nuzul sebeblerinden anşılmaktadırki,islamda dinden taviz vermek
asla caiz değil ve şiddetle yasaklanmıştır.
2- Bir müslüman,herhangi bir menfaat uğruna dininden taviz vermek suretiyle yüce Allahın (cc) sınır
larını çiğneyemez.Aksi halde Allahu tealanın ihtar ve tehdidine muhatab olur.
3- Bugün islamı hakım kilacağız idiasında bulunan bazı kimselerin,partiler kurup mürted ve müşrik
lerle işbirliği yapmak suretiyle,bazı koltuk ve baskanlıkları elde edebilmek uğruna onların taleb et-
dikleri birçoğu küfür olan tavizleri verdiklerini ve kabul etdiklerini malesef görmekteyiz.Bu insan-
lar Allahu tealanın ihtar ve tehdidlerinin muhatabları olmaktadırlar.Zira Allaha isyanla,Allaha ibadet
olmaz.Hz.Peygamberi (s.a.v) örnek almak ve öylece mucadele etmekle mükellefiz.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Ders:14-
Nisa/105 * اِنَّا اَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا اَرَيكَ اللهُ وَلاَ تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا
Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmede-sin diye bu kitabı gerçekleri içeren bir kitap olarak indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma. ( Nisa/105 )
Nuzul sebebi :Medine’de Ensâr’dan bir Müslümanın yanında misafir olarak bulunan Zafer oğullarından Tu’me Bin Ümeyrik isminde bir zât komşusu Katade Bin Mumanın evinden bir un dağarcığı ve içinde bir zırh çalar ve onu bir yahudi’ye emânet olarak bırakır. Sonra çalınan bu zırh yahudi’de bulununca, yahudi bunun kendisine Tu’me tarafından teslim edildiğini, kendisinin hırsızlıkla ilgisinin olmadığını söyler. Tu’-menin kabilesi, akrabaları da Rasulullah Efendimize gelerek akraba-ları olan Tu’menin temiz olduğuna, asla böyle bir şeyi yapmadığına, hırsızın yahudi olduğuna şehâdette bulunurlar. Allah ve Resûlüne iman etmiş bir Müslüman olan Tu’me ve onun dini adına yahudilerle mücadele etmesi konusunda Rasulullah Efendimizden ricada bulunurlar. Allah’ın Resûlü de onların bu şehâdetlerine inanarak yahudi’-nin aleyhine hüküm vermeye yönelince Rabbimiz işte bu âyetleri indiriyordu. Peygamberim sakın hainleri savunma buyurarak Tu’me ve kavminin bu konudaki hainliklerini ilan ediyordu. Bunun üzerine Tu’me tevbe edip yaptığından dönecek yerde Mekke’ye kaçıp müşriklere katılmıştır.( Bak;Tefsiri-Kurtubi,Besairul-Kuran,Tefsiri-Taberi )
Dikkat ederseniz bu âyette ve bu âyetten sonra gelecek âyetlerde anlatıldığına göre Rabbimiz peygamber Efendimize kendisiyle hükmetsin, insanlar arasında adâletle hüküm versin diye hem bu kitabı gönderiyor hem de aynı zamanda bu kitapla nasıl hükmedileceğini, bu kitabın pratik hayatta nasıl uygulanacağını, bu kitabın hayata nasıl indirgeneceğini, bu kitapla hayatın problemlerinin nasıl çözüme kavuşturulacağını da ayrıca peygamberine öğretiyor, gösteriyor. “Bi-ma erakellah” buyuruyor. Allah’ın sana gösterdiği şekilde bu kitapla hükmedeceksin diyor. (Besairul-kuran)
Binaen aleyh,Allahu teala hz.kurani müminler kendi aralarinda onunla hükmetmeleri ve onun hükümlerine tabi olmalari icin bir kanun kitabi olarak göndermistir.
* اِنِ الْحُكْمُ اِلاَّ لِلَّهِ اَمَرَ اَلاَّ تَعْبُدُوا اِلاَّ اِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ........
Hüküm ancak Allah'ındır. O kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din İşte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.( Yusuf,40 )
Aciklama;Hüküm ancak Allah’a aittir. Hâkimiyet Allah’a aittir. Allah’tan başka hiç kimsenin hüküm koyma hakkı, hâkimiyet yetkisi yoktur. Bu dünyada kullarının hayat programlarını belirleme hakkı, kullarına yasa belirleme hakkı sadece Allah’a aittir. Yaşanan bu hayatın kanunlarını, değer yargılarını belirleme hakkı sadece Allah’a aittir. Tek olan, Kah-hâr olan, kullarının tümüne egemen olan Odur.(Besairul-kurani )
فَلاَ تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلاَ تَشْتَرُوا بِاَيَاتِى ثَمَنًا قَلِيلاً وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا اَنْزَلَ اللهُ فَاُولَئِكَ هُمُ
(Maide/44) * الْكَافِرُون
Insanlardan korkmayin benden korkun ve benim ayetlerimi azbir dünya menfaati karsiliginda sat
mayin.Kim Allahin indirdigi (kitabiyla) hükmetmezse iste onlar kafirlerin ta kendileri'dirler.
-Maide/44-
Maide/45 * وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا اَنْزَلَ اللهُ فَاُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ........
Maide/47 *وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا اَنْزَلَ اللهُ فَاُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ............
Nuzul sebebi ;
Bu ayeti kerimeler ehli kitap hakkında nazil olmuştur ancak hükmü umumi'dir.
Rivayete göre,“Zina suçu işleyen bir kadın ile bir erkek Allah resuluna (s.a.v) getirilir.Allah resulu
(s.a.v)onlara:“ Bu hususda kitabınızın hükmü nedir?“diye sordu.Onlarda cevaben:“ Alimlerimiz
tahmim(yüzünü karartma)tecbiye(bir hayvana ters bindirip sokaklarda dolaştirma)icad ve ihdas ettiler.“dediler.Abdullah bin Selam araya girip dediki:“ya resulallah tevratı iste“dedi, tevrat getirildi,onlardan biri elini recim ayetinin üzerine koydu ve kapattı.Ayetin makablini ve mabadini
okudu. Abdullah bin Selam.“Elini kaldir dedi ve elini kaldırınca recim ayeti meyda-
na çıktı.Bunun üzerine Allah resulu (s.a.v)bunların recmedilmesini emreddi.( Buhari ve Müslim)
Binaen aleyh yahudiler tevratın hükümlerini terkedip kendi kafalarına göre hükümler vaz etmek-
te ve kanun koymakta idiler. Ibni Hacer (r.alh);“ Bu ayetler,her nekadar ehli kitap hakkında na-
zil oldu iselerde umumi olarak başka ümmetlerede tenavül etmektedir.“Daha sonra ilaveten şun-
lari söylemekte“:Ismail el Kadi,Ahkami-kuranda:“ Bir kimse,bunların yaptığini yaparsa,yani
Allahın hükmüne muhalif bir hüküm icad edip onu uyulması gereken bir din (kanun,anayasa)
kabul ederse,onlara lazımgelenin bir misli bunlarada lazim gelir,yani kafir olur;ister hakim olsun
ister bir baskasi olsun.“ ( Fethul-Bari,c.13,s.120 ) ( bak,Hakimiyyet.11/Merh.C.Hocaoglu(r.alh) )
Rivayete göre, "Bu ayetlerin İsrailoğullan hakkında mı nazil oldu?" diye bir soruyu Huzeyfe (R.A.) ye sormuşlar, o da: "Evet, onlar hakkında na-zil olmuştur. Sizler de ayakkabılarının bastığı yerlere basarak onîarın yollarından yürüyeceksiniz." cevabını verdi. Onlara üç değişik durum nedeniyle üç ayrı vasıf verilmiştir. Allah'ın ayetlerini inkâr ettikleri için kâfirlikle niteİenmişlerdir. Hükmün yerini değiştirdikleri için, zalimlikle nitelenmişlerdir. Hak yoldan ayrıldıkları için de fasikhkla nitelenmişlerdir. Denildi ki: Uygulanmaya elverişli olmadığına inandığı için Allah'ın hükmünü-terkeden kâfirdir. ( Furkan-Tefsiri,M.Hicazi ( r.alh) )
Ama biz müslümanların durumu daha da korkunçtur. Kur'an'ın hükmünü terkedip, hevâ ye hevesatımiza esir olduk. Dinimizden ve örfümüzden olmayan kimselerin hükümlerine uyduk. "Her kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirdirler!' Zalimdirler, fasıktırlar. ( Furkan tefsiri,M.Hicazi (r.alh)
AYETI KERIMELERDEN ALINACAK DERSLER
1- Nisa '105 ci ayeti kerimede açık ve net bir biçimde Allahu teala hz.kuranı insanlar arasında
hükmedilmesi için gönderdiğini beyan buyurmaktadır.Binaen aleyh,kuran aynı zamanda bir ka-
nun kitabi'dır,anayasa'dır.
2-ikinci ayeti kerimede buyrulduğu gibi,hakimiyyet kayıdsız ve şartsız Allah'ındır.Hakimi mut-
lak odur.Hakimiyyet milletindir,felanındır veya fişmanındır demek şirk ve küfür'dür.
3-Ferdi olarak inkar etmeksizin, bir menfaat mukabilinde kitaba muhalif hüküm verenler bazı
ulamaya göre zalim ve fasık olmakta,ancak bir mahkeme heyeti olarak,bir sistem,bir hükümet
ve devlet olarak Allahin indirdiği kitapla hükmetmeyenler kur'anın ifadesiyle birer kafir,birer za-
lim ve birer fasık dırlar.
4- Bu tip sistem ve hükümetlere itaat edip,onların bekası için koşturan,onlara maddi ve manevi
destek veren ferd,cemiyet ve topluluklarda onlar gibidir.O Tağutları kendilerine, tevbe suresi
31 de buyrulduğu gibi ilah ve rab edinmişlerdir.
-- DERS : 14' DE EK ILAVE--
( Müslümanların uyanmalarına vesile olması temennisiyle )
ALLAH'IN İNDİRDİKLERİYLE HÜKMETMEYENLERİN HÜKMÜ:
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâ-firlerin ta kendileridir." (1[167])
"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmey enler za-limlerin ta kendileridir." (2[168])
"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler fa-sıkların ta kendileridir." (3[169])
Bu ayetlerin nüzul sebebi hakkında alimler ara-sında bir kaç görüş vardır: Bazı alimler bu ayetlerin yahudiler hakkında nazil oduğunu söylemişler, bazı-ları ise "kafirler" sözünün müslümanlar, "zalim-ler" sözünün yahudiler "fasıklar" sözünün hris-tiyanlar hakkında nazil olduğu görüşündedirler. Bir kısım alimler ayetlerin müslümanlar hakkında nazil olduğunu söylerken, diğer bir kısmı da tüm kâfirler hakkında nazil olduğunu" söylemişlerdir.
Fakat bütün alimler şunda ittifak etmişlerdir: Ayetlerin nüzul sebebi ne olursa olsun hükümleri müslümanları da kapsamına alır. Çünkü ayetlerin kapsadığı genel manaya bakılır, nüzul sebebine değil....
İbn Kesir şöyle diyor:
"Hasan el-Basri: Bu ayetler ehli kitap hakkında nazil oldular. Ama bize de uygulanır.
Abdürrezzak Süfyan-ı Sevri'de o da Man-sur'dan o da İbrahim en-Nehai'den naklen: "Bu ayetler beni israil hakkında nazil oldu ve Allah bu ümmeti de kapsamına aldı." (4[170])
Şeyh Sadık Hasen Han sahih bir senetle Huzeyfe'den diyor ki: "Bu ayetler zikredildiği zaman, bir adam: "Bunlar Beni İsrail hakkın-dadır." dedi. Huzeyfe'de: "Beni İsrail size ne gü-zel kardeş oldu. Tatlı olan her şey size, ama acı oldumu onlara... Hayır, vallahi siz de onların yollarını adım adım takip edeceksiniz." İbn-i Ab-bas'ta da aynı şey geçer, (5[171])
Şeyh Cemaleddin Kasımıy tefsirinde şöyle diyor:
"İsmail el-Kadiy Ahkâm-ul Kur'an'da diyor ki: "Ayetlerin zahiri, yahudilerin yaptığını yapan dola-yısıyla Allah'ın hükmü dışında hüküm koyan, bunu kanun edinerek bununla amel eden kişinin yahudiler hakkında inen hükme tabi olduğunu belirtiyor. Bu kişi ister hükmeden ister bir başkası olsun." (6[172])
Şeyh Şankitıy şöyle diyor: Mukeyyide (Allah ondan razı olsun): "Ayetlerin dizilişi "Allah'ın in-dirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendi-leridir." ayetinin müslümanlar hakkında indiğini gösteriyor. Çünkü Allah-u teâlâ ondan önce müslümanları muhatap alarak: İnsanlardan değil benden korkunuz ve ayetlerimi az bir ücret karşılığında değiştirmeyin diye buyuruyor." (7[173])
Şeyh Sadık Hasan Han şöyle demektedir:
"Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse" sözünde "kim" genel bir sözdür. Bu nedenle bu ayetin hükmünü bir toplulukla sınırlandıranlayız. Kim olursa olsun, İslâm’ın dışında bir şey ile hükmederse kâfirdir, bu tefsir en uygun olanıdır. Suddi (r.a) de böyle diyor. Ve devamla, İbn Mesud, Hasan ve Nah'i: "bu ayetler geneldir. Yahudilerden olsun bu ümmetten olsun her kim rüşvet yiyip Allah'ın hükmü haricinde bir hükümle hükmederse muhakkak kâfir olmuştur, zalim olmuştur, fasık olmuştur.
Böyle anlaşılması daha uygundur. Çünkü sözün genelleştirilmesine itibar edilir, özel sebeplere değil." (8[174])
Bu ayetler yahudiler hakkında nazil olmuştur ama onlarla sınırlı değildir. Çünkü sözlerin geneline itibar edilir, nüzul sebebine değil... Zira "kim" keli-mesi şart edatı olması nedeniyle umumu kapsa-maktadır. Dolayısıyla bu yüce ayetler, Allah'ın hük-mü olan kitap ve sünnet ile hükmetmeyen herkesi kapsar. (9[175])
Mücahid (r.a) şöyle diyor: "Ayet bu noktada genelleştirilir."
İbni Mesud ve Hasan da: "Bu ayetler genel olarak Allah'ın hükmü ile hükmetmeyen herkes içindir. İster yahudi, ister kâfir, ister müslüman olsun" demektedir. (10[176])
Allame Kasımi, "Tenbihat" başlığı altında dör-düncü maddede şöyle diyor: "Müslim Ber-ra'dan nakletti: Allah-u Teâlâ'nın buyurduğu: "Kim Al-lah'ın indirdiği ile hükmetmezse" şeklindeki üç ayet tüm kâfirleredir. Ebu Davud da İbn Abbas'dan şu şekilde rivayet etmiştir, "bu ayetler yahudiler hakkındadır. (Kurayza ve Nadir). Ama bu, baş-kalarının bu ayetin kapsamı dışında olduğu anlamına gelmez. Çünkü sözlerin genelleştirilmesine itibar edilir, özel sebeplere değil... "Kim" kelimesi de bir şart edatıdır, dolayısıyla umumu muhatap alır. Kim olursa olsun Allah'ın indirdikleriyle hükmetme-yenler bu hükme dahildir." (11[177])
Hükmedenlerin Sınıflandırılması:
Alimlerin görüşlerinden dört kısım hakim çıkarabiliriz:
1) Allah'ın şeriatıyla hükmedip, tam olarak infaz eden ve hiç bir şeyde İslâm şeriatının dışına çıkmayan hakim.
2 ) Allah'ın şeriatıyla hükmedip bazı konularda yanlış içti hadden dolayı hataya düşen hakim.
3 ) Allah'ın şeriatıyla hükmetmesine rağmen, bazı meselelerde nefsine ve hevasına uyduğundan, Allah'ın hükmünü tatbik etmeyen hakim.
4 ) Allah'ın şeriatıyla hükmetmeyen hakim iki kısımdır:
a) Allah'ın şeriatı olmayan hükümleri İslâm şeri-atıdır diye iddia eden hakim.
b) Tatbik ettiği hükümlerin İslâm olmadığını, beşeri ve nefsi olduğunu itiraf eden hakim.
Alimlere göre bu sınıflardaki hakimlerin İslam’a göre hükümleri şöyledir:
1 - Birinci gruptaki hüküm sahibinin müslüman olduğu üzerinde hiç bir ihtilaf yoktur, olamaz da.
2 - İkinci gruptaki hüküm sahibi de ittifakla müslümandır. Hatalı içtihat yaptığı için bir ecir alır. Yalnız burada şu şartlar söz konusudur: İçtihadı fer'i meselelerde olacak, usulde değil ve herkesin bilmesi gereken dini meselelerde de olmayacağı gibi bu konuda yeterli araştırma yapmış ve iyi düşünmüş olması esastır.
3 - Üçüncü gruba dahil olan hüküm sahiplerine gelince selefi salibinin (sahabeler (ra) bunlara dair bir çok sözü vardır. Buna göre bu gruptaki hakimler kâfirdir. Ama bu küfür onları İslâm milletinden çıkarmaz. (Ehli sünnete göre) bu gruptaki hakim asidir, haramkârdır.
Alimlerin buna dair görüşleri:
Tavus ve diğerleri: "Bu, islâm milletinden çıkartan küfür değil, ancak bu küfür başka bir küfür-dür."
İbni Cerir: "Alim Ata diyor ki: Bu küfür başka küfür, bu zulüm başka zulüm, bu fısk başka fisktır" diyor.
İbni Abbas: "Kim Allah'ın indirdikleriyle hük-metmezse kâfirlerin ta kendileridir" bu düşündü-ğünüz gibi insanı İslâm milletinden çıkartan küfür değildir." (12[178])
Kurtubi: "Heva ve hevesine uyup, isyan ederek Allah'ın hükmü dışında bir hüküm verirse bu bir haramdır. Ehli sünnet itikadına göre mağfiret umulur." (13[179])
Şeyh Sankitiy: "Haram ve kötü bir şey istediğinin inancını taşıyarak Allah'ın hükmü dışında bir hüküm verirse, bunun küfrü, zulmü, fıskı onu İslâm milletinden çıkarmaz."(14[180])
İbnu Ebu-el İz: "Bir meselede inanır, buna rağmen olaya başka bir hükümle hükmederse asi olur, buna mecazi küfür veya küçük küfür denir. Yalnız bu noktada kişi haramından dolayı Allah katında azabı hak ettiğine inanacak."(15[181])
İbnül Kayyım: Eğer bir meselede Allah'ın hükmünün uygulanması gerektiğine inanır ve buna rağmen başka bir hüküm verirse bu küçük kü-fürdür." (16[182])
Selefin (sahabelerin) (r.a) sözlerini iyi inceleyen bir araştırmacı, Selefin yalnız tek bir meselede Allah'ın hükmünü tatbik etmeyen kişiyi sözlerine muhatap kıldıklarını görür. Bu meselede Allah'ın hükmünü değiştirmek değil uygulamamak söz konu-su. Selefin tüm sözleri de, bu durumdaki bir hakimin İslâm milletinden çıkmayacağı noktasındadır. Yalnız dikkat etmek gereken husus şudur ki; burada hakim Allah'ın hükmünü değiştirmiyor, sadece olaya tatbik etmiyor. (Yoksa heva ve hevesinden kaynaklanan beşeri bir takım kanunları hayat nizamı olarak toplum hayatına tatbik eden bir hakime şimdiye kadar İslâm tarihinde rastlanmamıştır.)
Örneğin; bir hırsızlık hadisesini düşünelim. Bura-da hakim Allah'ın hükmünü değiştirip "Hırsızlığın cezası şu değil bu" demiyor, suçluyu kayırarak onun hırsızlık değil hile yaptığını karara bağlıyor. Oysaki, hakim suçlunun hırsızlık yaptığının farkındadır. Ve gereken şer'i cezayı vermesi gerekmektedir. Hakim yeni bir ölçü getirmiyor. Buna rağmen İslâm mille-tinden çıkması için bazı şartlar gerekir.
Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi diyor ki: "Sahabe (Allah kendilerinden razı olsun) devrinden şu kötü günlerimize kadar, İslâmi hükümetler halka hükmediyorlardı. Onlar da Allah'ın hükümlerine bağlı idiler. Bu çerçevede hükümetlerden biri İslâm şeriatına aykırı bir davranışta bulunursa, bu söz konusu hükümet için hata işleyen müslüman bir fert gibi Allah'tan korkarak ve halktan çekinerek, uta-narak vuku bulurdu. Ama İslâm’ın kontrolünden çıkmayı ilân etme, dini devlet işlerinden soyutlama (tecrit etme) İslâmi siyasetten, idareden koparıp atma, yeni bir sosyal düzen arama, ecnebileri taklit etme fikri, ne kadar fasık olursa olsun hareketlerinde ne kadar haram işlerse işlesin hiç bir müslüman hükümetin kafasına takacağı, düşüneceği bir şey değildi." (17[183])
Üçüncü gruba dahil olan hakimlerin müslüman sayılabilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan biri eksik olursa mürtet olur. .
1 - Allah'ın hükmünü uygulamamak muayyen tek bir meselede ise ve bu meselede verilen İslâm dışı hüküm hayatın pratiğine bir değer yargısı olarak yerleştirilmemişse.
2 - O meselede asıl verilmesi gereken hükmün Allah'ın hükmü olduğuna dair iman tam ise.
3 - Yaptığının haram ve kötü olduğuna inanı-yorsa.
4 - Hüküm verme veya Allah'ın hükmünü uygu-lama hususunda serbest olduğuna itikat etmiyorsa.
5 - Allah'ın hükmünü küçümsemiyorsa.
Hakimlerin dördüncü kısmı: Allah'ın şeriatını bir yana bırakıp, beşeri kanunlarla hükmedenler. Bunlar iki kısımdır.
l) Allah'ın şeriatı olmayan hükümleri Allah'ın şeriatıdır diye iddia edenler, Allah'ın şeriatını değiştirdiği için kâfirdir.
Kurtubi diyor ki: "Kendi getirdiği hükümleri
Allah'ın hükümleridir diyen kimse Allahıın hük-münü değiştirdiğinden küfre girer." (18[184])
2 ) Bir araya getirip uygulamaya koydukları Allah'ın şeriatına muhalif kanunların kendi heva ve heveslerinden veya insanların heva ve heveslerinden kaynaklandığını ve toplumları için bunu uygun gör-düklerini itiraf eden hakimler. Bunlar şüphesiz kâfirdir. Asıl günümüzde söz konusu olan bu güçler tüm islâm alimlerinin ittifakıyla İslâm milletinden değildir.
Çünkü birinci olarak: Kitap ve sünnetin dışında bir hüküm istediği veya bunların dışında bir şeye muhakeme olmak istediği için seksiz şüphesiz kâfirdir.
İkinci olarak: Allah'ın indirdiği ile hükmetmenin gerekliliğine inanıyor. Bununla Allah'ın indir-diklerini inkâr arasında fark var, ama ikisi de küfür-dür. Biri Allah'ın hükmünü kabul etmekle beraber, onunla hükmetmenin gerekliliğine inanmıyor, başka kanunlarla da hükmetmenin caiz olduğuna inanıyor.
Örneğin cahiliyle hükmünün de insanlara uygu-lanmasının Allah'ın hükmünü uygulamak gibi caiz olabileceğine inanıyor. Bu kâfirdir. Bu kişinin yü-rürlüğe koyduğu kanunlar Allah'ın hükmüne uygun olsa bile, böyle düşündüğü için, kâfirdir. İnkâra gelince bu bizzat küfürdür. İnkarcı Allah'ın hük-müyle hükmetse bile kâfirdir.
İbni Kayyım diyor ki: "Bazıları ayeti, Allah'ın indirdiklerini inkârlarından ötürü uygulamayanlara te'vil ediyorlar, İkrime gibi. Zaten inkârın kendisi küfürdür, Allah'ın indirdikleriyle hükmetse de." (19[185])
Üçüncüsü: Allah'ın kanunundan başka bir kanun koymuş ve bununla amel etmeyi meşru saymıştır. Kitap ve sünnet dışında bir şeye muhakeme olanlara ilişkin alimlerin görüşlerini zikrettik. Şimdi ise Allah'ın hükümlerini uygulamadan kaldırmanın ge-rekliliğine inanan veya toplumuna nefsinden kay-naklanan düsturlar vazeden veya başkalarının vazet-tikleri hükümleri caiz görenlere ilişkin, alim-lerin naslara dayalı görüşlerini sunuyoruz.
İbni Kayyım: "Allah'ın hükmü olduğunu bil-mekle beraber, eğer, bununla hükmetmenin gerek-mediğine veya bununla hükmedip hükmetmemede serbest olduğuna inanıyorsa bu büyük küfürdür." (20[186])
Tahavi Akidesi Şerhinde İbn Ebul İz diyor ki: "Burada hatırlatılması gereken bir durum yar. Allah'ın indirdikleri ile hükmetmemek İslâm mille-tinden çıkartıcı bir küfürdür. Tabii bu hakimin haliyle ilgili. Eğer, Allah'ın hükmünü bilmekle bera-ber, bununla hükmetmenin gerekmediğine veya bu-nunla hükmedip hükmetmemede serbest olduğuna inanıyorsa ya da küçümsüyorsa yaptığı büyük bir küfürdür." (21[187])
Ahkâmül Kur'an'da İsmail Kadı şöyle di-yor:"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfir-lerin ta kendileridir" ayetinin zahiri, yahudilerin yaptıklarını yapan ve Allah'ın hükmüne muhalif bir hüküm çıkarıp, onu din (kanun) edinenin, yahudiler için geçerli hükme tabi olduğunu gösteriyor. Hakim veya başkan olsun farketmez." (22[188])
İbni Kesir: "Onlar cahili yenin hükmünü mü istiyorlar? İnanan bir kavim için
Allah'ın hükmünden daha güzeli hangisidir?" ayetinin tefsirinde diyor ki:
"Allah-u Teâlâ, her hayrı kapsayıcı, her şerri yasaklayıcı hükmünden yüz çevirip bunun dışında cahiliyyede olduğu gibi, kişilerin görüşlerine dayanan hevalarını ve delalet ve sapıklığı ifade eden değer yargılarına ya da taraftarların siyasi hayatında olduğu gibi çeşitli din karışımı ve beşeri görüşlerden meydana gelen Cengiz Han'ın vazettiği "Ye'sak" gibi İslâm dışı hükümlere yönelenin imanını kabul etmiyor. Böyle davranan kâfirdir. Onunla, büyük küçük her meselede Allah'ın hükmüne dönünceye kadar savaşmak lâzımdır."(23[189])
Yazar: Abdülhak el-Heytemi Çeviren: Halil Müftüoğlu
بسم الله الرحمن الرحيم Ders:15
فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْا اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ - *, وَلاَ تَرْكَنُوا اِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا
Hud /112-113 * فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ اَوْلِيَاءَ ثُمَّ لاَ تُنْصَرُونَ
" Artık sen de, beraberindeki tevbe edenler de emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz O, bütün yaptıklarınızı çok iyi görür.112,Bir de zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş dokunur. Zaten sizin Allah'tan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra size yardımcı da olunmaz.“113
ACIKLAMA: İbni Abbas (r) der ki: Rasu-lullah (s)'a inen hiç bir ayet yoktur ki bu ayetden daha şiddetli (ağır) olsun. Çünkü Rasu-lullah (s); Hud sûresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı/' buyurdu. Ona: '"Bu sûredeki hangi ayet ihtiyarlattı diye sorulunca. O: "Emrolunduğun gibi doğru ol" ayeti buyurdu.“ Bkz. Begavi, Zemahşeri. Hazin Tefsirleri
"Emrolunduğun gibi" Rabbinin emriyle amel etmek ve ona davet etmek üzere "dosdoğru ol." İstikamet, vahyî ve İslâmî hükümleri indirildiği gibi, beyan etmek ve ibadet vazifelerini eksiksiz ve aşırıya gitmeden yerine getirmek gibi hem akaid hem de amellerde dosdoğru olma manasını ihtiva etmektedir. Bundan dolayı istikamet üzere olmak çok zordur. Bunun için Efendimiz (s.a.) "Beni Hûd suresi ihtiyarlattı" buyurmuştur.
"Seninle birlikte tevbe edenler de." Yani şirk ve küfürden tevbe edip iman etmek suretiyle seninle birlikte Allah'a yönelenler de dosdoğru olsunlar.
Zalimlere asla meyletmeyin." En az haliyle bile onların tarafına yönelmeyin. Rükün, az bir şekilde meyletmek demektir. Sevgi, yağcılık veya amellerinden razı olmak suretiyle zalimlere meyletmeyin. "Aksi takdirde" onlara meyletmeniz sebebiyle "cehennem ateşi size dokunur." (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir,)
بسم الله الرحمن الرحيم
Hicir /94-95 * فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ - *, اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ
" Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir. O alaycılara karsi biz sana yeteriz".
Nuzul sebebi :Urve ibnu'z-Zubeyr, Saîd ibn Cübeyr ve İkrime'den rivayete göre Rasûlullah'a eziyet eden ve onunla alay eden beş kişi hakkında nazil olmuştur ve hepsi de Bedr'den önce helak olunmuşlardır.Urve ibnu'z-Zubeyr'den, o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa) ile alay edenlerin büyükleri ve ileri gelenleri kavimlerinden yaşlı ve şerefli beş kişi idiler.Bunlar, Hz. Peygamber (sa)'e eziyette devam edip alaylarını çoğaltınca Allah Tealâ bu ayeti kerimeleri inzal buyurdu.(Taberî, Câmiu'i-Beyân, Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul )
ALINACAK DERSLER
1- Hud suresinde rabbimizin beyan buyurduğu gibi, müminlerin gerek ameli ve gerekse itikadi saha-
da,ibadet hayatımızda ve tebliğ faaliyatlarımızda tavizsiz ve dosdoğru olmamız farz kılınmış'tır.
2-Yine ayeti celilede,zalimlere birtakım çıkar,menfaat ve yağcılık yapmak suretiyle meyl'etmek,yak-
laşmak,onlarla haşir ve neşir olmak şiddetle yasaklanmış ve yapanlar ateşle tehdit edilmiştir.
3- Hicir suresi 94-95 de; Allahın kitabını,islamın hakikatlarını açık ve net bir şekilde anlatmanın,bunu
yaparkende alay eden ,tehditler savuran müşrik ve kafirlerin bu alay ve tehditlerine aldirmadan yolu
na devam etmenin vucub ve gerekliliği vurgulanmakta'dır.Tebliğ açık ve net yapılmalı'dır.
4- Hakka davet eden mümin, alaycı ve tehditcilere karşı Allahu tealanın himaye ve koruması altında
olduğunu bilmeli ve bu şuurla korkmadan ve yılmadan insanlara tebliğatını yapmalıdır.
5- Hakkı açık ve net söylemeyip,ağızlarında geveleyen,korku libasını giyenlere tehdit ve bir uyarı'dır.
Abonnieren
Posts (Atom)